20. Hukuk Dairesi 2016/12492 E. , 2019/2017 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... ili, ... ilçesi, ... köyünde 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen geçiçi 8. maddesi kapsamında yapılan kadastro çalışmasında 113 ada 2 parsel sayılı taşınmaz 1790.15 m2 yüzölçümünde ve tarla niteliğinde senetsizden davalı ... adına tespit edilmiştir.
Davacı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın evveliyatı itibariyle orman olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunup, zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek, tespitin iptali ile taşınmazın Hazine adına tapuya ...t ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine, 113 ada 2 parselin tespit gibi tapuya ...t ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Yörede orman kadastrosu 3402 sayılı Kanun uyarınca yapılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, orman bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde herhangi bir şekilde ekme sürme olmaksızın, hali hazırda komşusu bulunan ham toprak niteliğindeki Hazine arazisi ile bütünlük arzettiği belirtildiği halde, zirai bilirkişi raporunda taşınmazın alt-üst edilerek yeşil gübreleme yapmak amacıyla büyütülen baklagil-buğdaygil otlarla kaplı olduğu, içindeki taşların toplanarak kenarlara taşınmasından uzun bir zamandır tarımsal faaliyette kullanıldığı belirtilmiştir. Bu durumda taşınmazın yapısı ve kullanım durumuna ilişkin raporlar arasında çelişki oluştuğu halde mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuş, ayrıca tespit tarihinden geriye doğru 15-20 yıl öncesine ait (1995 ila 2000"li yıllara ait) hava fotoğrafları ve memleket haritaları getirtilmemiş, taşınmazın tamamı üzerinde bu tarihler arasında zilyetlik bulunup bulunmadığı araştırılmamış, bilirkişiler tarafından dosyada yer alan 1956 tarihli hava fotoğrafı ile kadastro paftası çakıştırılmamış, 1965 tarihli memleket haritası ile 1992 tarihli memleket haritası üzerinde inceleme yapmak ile yetinilmiştir.
O halde mahkemece, en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile kadastro tespitinin yapıldığı yıldan 15 - 20 yıl öncesine ait en az iki memleket haritası ile bu memleket haritalarının yapımına esas hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ile yörede yapılan ilk arazi kadastrosunun tarihi araştırılarak, arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen taşınmazın bulunduğu alanı gösteren kadastro pafta örneği ilgili yerlerden getirtilip dosya içerisine alındıktan sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı (Çevre ve Orman
Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir fen elemanı ve bir ziraat mühendisi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğraflarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafları ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte memleket ve hava fotoğraflı haritalar üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının streoskop aleti vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği, bitki örtüsü ve kullanım durumu belirlenmeli ve bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı adına aynı çalışma alanı içerisinde ...tsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 21/03/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.