23. Hukuk Dairesi 2014/5697 E. , 2014/7654 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Foça Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/11/2013
NUMARASI : 2009/40-2013/246
Taraflar arasındaki asıl tapu iptali ve tescil, birleşen alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili Av. O.. S.. ile asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili Av. E.. Ş.. gelmiş olup duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı yüklenici vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunduğunu, davalı arsa sahibinin daha önce yapılan yargılama ile eksik işler bedelini tahsil ettiğini ancak, davacıya isabet eden 5 adet villanın tapu kaydını devretmediğini ileri sürerek, dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tescilini; davalı arsa sahibi vekili, birleşen davada, geç teslimden kaynaklanan kira tazminatı, yüklenicinin eksik bıraktığı muhtelif işlerin bedeli, yükleniciye isabet eden bağımsız bölümler için ödediği emlak vergisi ile kuyu sondaj bedelleri ve 5 adet villayı eksik imalatları nedeniyle daha az değere satması nedeniyle oluşan zararının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporları ve dosya kapsamına göre asıl davanın reddine, birleşen davanın kısman kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların ileri sürdükleri temyiz nedenlerine göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Davacı-birleşen davada davalı yüklenici vekilinin diğer temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede:
Birleşen davada, arsa sahibince sözleşme konusu villaların geç teslim edildiğinden bahisle, gecikme tazminatı ödetilmesi talep edilmiş ise de davalı yüklenici, süresinde zamanaşımı defi ileri sürmüştür. Gecikme tazminatı, yüklenicinin teslimde temerrüde düşmesi nedeniyle uğranılan zararları karşılamaya yöneliktir. Bu itibarla, zararın doğup muaccel hale geldiği tarih itibariyle zamanaşımı süresi işlemeye başlar.(TBK.md.149/1, BK.md. 128). Somut uyuşmazlıkta, talep edilen gecikme tazminatı 28.04.1999 ila 24.03.2004 tarihleri arasındaki dönem için aylık kira bedeli rayiçleri üzerinden talep edilmiştir. Bu durumda, uğranılan kira kaybı şeklinde talep edilen gecikme tazminatının TBK.nun 147/6 (BK. md.126/4) maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu dikkate alınarak, davacının gecikme tazminatı alacağının doğup doğmadığı incelenip, sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, bu hususun nazara alınmaması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Bunun yanında, daha önceden dava konusu bağımsız bölümlerin tescili için açılan 1999/163 Esas sayılı dava, o tarihteki koşullara göre, sözleşme uyarınca yüklenicinin henüz tapu istemeye hak kazanmadığı gerekçesiyle reddedilmiş olup; yüklenicinin daha sonradan edimlerini sözleşmeye uygun ifa etmesi halinde hakettiği tapuların yeniden adına tescil edilmesi için dava açmasına yasal hiçbir engel bulunmamaktadır. Bu itibarla, 1999/163 Esas sayılı davada verilen kararın kesin hüküm olduğundan söz edilemez. Şu hale göre, mahkemece, birleşen davada verilecek karar ve henüz arsa sahibine ait bir villanın yapı kullanma izin belgesinin alınmadığı nazara alınarak, birlikte ifa veya alacağı karşılayacak miktar ile bir adet villanın yapı kullanma izin belgesinin alınmaması dikkate alınıp, bunların ifasına teminat teşkil edecek kadar bağımsız bölümün tescil isteminin reddi hususları değerlendirilerek asıl davada bir hükme varılmalıdır.
Keza, birleşen davada, arsa sahibince 5 adet villanın eksik hali ile satıldığı ve bu sebeple zarara uğradığından bahisle tazminat talebinde bulunulmuştur. Mahkemece, bu isteme konu villaların hangileri olduğu ve hangi tarihte satıldıkları konusunda inceleme yapılmadığı gibi, talep edilen tutarın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı da denetlenmeksizin karar verilmesi de hatalı olmuştur.
3) Asıl davada davalı- birleşen davada davacı arsa sahibi vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince:
Birleşen davada, arsa sahibi 5 adet villanın eksik hali ile satıldığı ve bu nedenle zarara uğradığı gerekçesiyle tazminat istemiştir. Taraflar arasında daha önce görülen 2001/289 Esas sayılı davada alınan bilirkişi raporunda, bir adet villanın vaziyet planındaki yerinin değiştirilmesi nedeniyle belirlenen değer kaybı bedeli, eldeki davada hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda güncellenmiş ve mahkemece bu miktar, değer kaybı tazminatı olarak hüküm altına alınmıştır. Oysa, az yukarıda ifade edildiği gibi, eldeki davada, talep edilen değer kaybı bedeli, villaların eksik imalatlı hali ile satılması nedeniyle istenmiştir. O halde, yanlış değerlendirme ile hesap yapan bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bununla birlikte, birleşen davada, arsa sahibince, 1999-2003 ve 2004-2008 yılları arasındaki dönemlere isabet eden ve yüklenicinin bağımsız bölümleri için ödenen emlak vergilerinin tahsili istenmiş; mahkemece, bu konuda bir inceleme yapılmadığı gibi, karar gerekçesinde herhangi bir sebep gösterilmeksizin talebin reddedilmesi de hatalı olmuştur.
Keza, birleşen davada, diğer bir istek kalemi ise, sitenin havuzunun ikmali için gerekli olan bedelin tahsiline yöneliktir. Yanlar arasında 2000/171 Esas sayılı davada, arsa sahibince havuzun yapımı için nama ifa talebinde bulunulduğu ve mahkemece bu istemin kabul edilerek nama ifaya izin verilmesinin yanında; ifanın sağlanabilmesi için avans niteliğinde 54.891.00 TL"nin arsa sahibine ödenmesine karar verilmiştir. Hüküm altına alınan bu bedelin avans niteliğinde olması nedeniyle arsa sahibince bedeli nama ifaya konu iş veya işlerin yapımında yetersiz kalması halinde bakiye kısmın bedelinin tahsili isteyebileceği açıktır.
Şu halde, mahkemece, onaylı projeler esas alınmak suretiyle ve havuz imali konusunda uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden rapor alınarak, nama ifa kararının kesinleştiği tarihe, havuzun imali için geçebilecek sürenin eklenmesi ile bulunacak tarih itibariyle geçerli serbest piyasa rayiçleri esas alınarak, davacı arsa sahibinin daha önce avans olarak tahsil ettiği miktar dışında başkaca bedel talep edip edemeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Son olarak, birleşen davada,sitenin yönetimi tarafından alınan kararla kuyu sondajı yapıldığı ve bu sebeple ortaya çıkan maliyetten yüklenicinin bağımsız bölümlerine isabet eden miktarın arsa sahibince ödendiği ileri sürülerek rücuen alacak talebinde bulunulmuşsa da; bu istemin sözleşme nedeniyle değil,site yönetimince yapılan giderlerden,halen edimlerini yerine getirmediği için yükleniciye tapu devri yapılmayan bağımsız bölümler için olduğu gözden kaçırılarak, bu istemin sözleşmede kararlaştırılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu durumda, mahkemece, bu talep konusunda da işin esasına girilip inceleme yapılarak, sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) ve (3) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, taraf vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunduğundan 1.100,00"er TL duruşma vekalet ücretinin birbirlerinden alınarak verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.