Davacı, davalı işveren nezdinde 1.9.1987-31.10.1988 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilerli tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 1.9.1987-31.10.1988 tarihleri arasında davalı işyerinde yer altı maden işinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacının davalı işyerinde 1.9.1987-31.10.1988 tarihleri arasında 420 gün asgari ücretle yer altı maden işlerinde geçen çalışmasının tespitine karar verilmiştir
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı işyerindeki çalışmalarının 1.1.1988 tarihli ve 1.9.1988 tarihli işe giriş bildirgelerinin süresinde Kuruma verildiği, 1.1.1988-5.2.1988 tarihleri arasında 4 gün, 1.9.1988-10.10.1988 tarihleri arasında 3 günlük çalışmasının Kuruma bildirildiği, davacının 10.8.1987 tarihinde 403 nolu başka işyerinde işe girdiği ve bu işyerinden 1987 yılı 3. döneminde 36 gün çalışmasının Kuruma bildirildiği, dinlenen bordro tanıklarının 1987/1. dönemde çalışmalarının bulunmadığı ve komşu çalışanları olduğu bildirilen işyeri tanıkların da komşu veya benzer işyerlerinde geçen çalışmalarını gösteren kayıtlarının getirtilmediği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa’nı 79/10. maddesinde, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların çalışmanın geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde dava açmaları gerektiği belirtilmiştir.
Davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve dört aylık bordrolara dayanılarak kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan, işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise, eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Davacının davalı işyerinden bildirim yapılmayan dönemleri ile başka işyerinden yapılan bildirimleri yukarıdaki bilgilerle değerlendirildiğinde; davacının 403 nolu başka işyerine 10.8.1987 tarihinde işe girdiği ve 36 günlük hizmeti kuruma bildirildiğine göre bu işyerinde kesintisiz çalıştığının kabul edilmesi halinde işten çıkışı 16.9.1987 tarihi olacaktır. Bu durumda davacının uyuşmazlık çıkardığı dönemde başka işyerinde geçtiği anlaşılan 1.9.1987-16.9.1987 tarihleri arasındaki süreler yönünden istemin reddi gerekir.Yine davacının 403 nolu başka işyerinden çıktığı kabul edilen 16.9.1987 tarihinden davalı işyerinde işe girdiği 1.1.1988 tarihleri arasında kalan dönem yönünden hizmetin geçtiği yılın sonundan dava tarihi olan 15.5.2003 tarihine kadar 5 yıllık hak düşürücü süre dolduğundan bu dönemdeki istemin reddi gerekir.
1.1.1988-31.10.1988 tarihleri arasındaki döneme gelince; 1.9.1988-31.10.1988 tarihleri arasındaki uyuşmazlık dönemi işyeri dönem bordrosunda çalışmaları bulunan tanıklarca doğrulandığından mahkemece bu döneme ilişkin istemin kabulü yerindedir. Ancak davacı ilk defa davalı işyerinde işe 1.1.1988 tarihinde girip işyerinden 5.2.1988 tarihinde çıkışı yapıldığından 1.9.1988 tarihinde verilen giriş bildirgesiyle yeniden işe göre 5.2.1988-1.9.1988 tarihleri arasındaki dönem yönünden yapılacak iş; 1.9.1988 tarihli işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olup olmadığını sormak, davacının imzayı kabul etmemesi halinde bildirgedeki imza üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak imzanın davacıya ait olup olmadığını saptamak, imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde bu döneme ilişkin istemin hak düşürücü süreden reddine, imzanın davacıya ait olmadığının saptanması halinde ise geçersiz bir bildirim olması ve çalışmanın devamlılığı dikkate alınarak hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğinden bu dönem içerisinde kalan ve işyeri dönem bordro tanıklarınca doğrulanan 1988/2. dönmedeki istemin şimdiki gibi kabulüne karar vermek, yine bu dönem içerisinde kalan ve 1988/1. döneminde eksik bildirilen süreler yönünden dinlenen bordro tanıklarının bu dönemde çalışması bulunmadığından deliller toplanarak, davalı işverenin bordrolarında kayıtlı çalışanların gerektiğinde davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek zabıtaca komşu işyerlerinde benzer işi yapan işlerle uğraşan işverenler veya bu işverenlerin resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlar tesbit edilip beyanlarına başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın hak düşürücü süre ile ilgili değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı işverene iadesine, 20.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.