Davacı, Kuruma borçlu olmadığının tesbiti ile takibin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, usulsüz sağlık karnesi kullandığı gerekçesi ile, Kurumca geri istenen 4.465.32YTL"ye ilişkin olarak borçlu olmadığının tesbiti ile aksine işlemin iptalini istemiştir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Davacı, Bağ-Kur sigortalısı olan eşinden dolayı sağlık yardımlarından yararlanmakta iken 25.10.2005 tarihinde resen 4.10.2000-29.3.2004 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiştir. Uyuşmazlık, davacının zorunlu sigortalısı olarak tescil edilmiştir. Uyuşmazlık, davcının zorunlu sigortalı olduğu dönemde, eşinin sağlık karnesini kullanması nedeniyle yapılan tedavi giderinin davacıdan istenilip istenilemeyeceği noktasındadır.
1479 sayılı Yasa"nın sağlık sigortasının kapsamını belirleyen Ek-11. maddesi uyarınca, Bağ-Kur zorunlu sigortalılığı devam edenler veya malullük, yaşlılık aylığı bağlananların eşi ya da ölüm aylığı olmakta olanlar Bağ-Kur sağlık sigortası yardımlarından yararlanabilmektedirler. Anılan maddeye 3235 sayılı Kanunun 1. maddesi ile getirilen "ancak, diğer Sosyal Güvenlik Kanunlarına ve özel kanınlara göre sağlık yardımlarından faydalananlar yararlanamazlar" şeklinde ki düzenleme, 24.8.2000 gün ve 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnemenin 28. maddesiyle, kaldırılmış, 24.7.2003 gün 4956 sayılı Yasa"nın 37. maddesiyle yapılan düzenlemede ise bu yönde benzeri içerikte ergelleyici bir hükme yer verilmemiştir. Farklı Sosyal Güvenlik Kanunları"na göre sağlık yardımlarından faydalananlar yönünden getirilen bu düzenlemenin aynı sosyal güvenlik kanunu kapsamında bulunanlar yönünden hüküm içermediği de görülmektedir. Somut olayda Bağ-Kur sigortalılık tescili yapılan davacının 1479 sayılı Kanun kapsamında, Bağ-Kur sağlık sigortası yardımlarından eşi üzerinden yararlanması engelleyen bir düzenlemeye Bağ-Kur Sağlık sigortası Yardımları Yönetmeliğinden yer verilmiş olması, normlar hiyerarşisi dikkate alındığında hukuki sonuç doğurmayacağı açık olup anılan yönetmeliğin 5. maddesinin son fıkrasında "Bağ-Kur sigortalısı olarak sağlık yardımı kapsamına girenlerin eş, çocuk ana ve babalarının ayrıca Bağ-Kur Kanunu kapsamına girmeleri halinde, bunlardan da sağlık sigortası pirimi alınacaktır" hükmü ile de sağlık yardımların iptalinin değil, kendi sigortalılıklarındaki sağlık primlerinin tahsiline ilişkin düzenlemeyi içerdiği de açıktır. Ayrıca davacının Bağ-Kur sigortalısı olarak sağlık yardımı kapsamına girmiş olan kocası nedeniyle yararlanmakta olduğu sağlık yardımlarının geri ödeme yükümlüğü altına sokulması, Anayasal Sosyal Güvenlik hakkından yoksun bırakılması sonucu doğurmakta olup, Sosyal Güvenlik Hukukunun temel amaçlarına da açıkca aykırılık oluşturmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 11.10.2006 gün 2006/10-586 E. 2006/649 ve 14.2.2007 gün 2007/21-74 Esas, 2007/69 karar sayılı kararları da aynı yöndedir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında kendisi de Bağ-Kur sigortalısı olan davacının sigortalı eşi nedeniyle yapmış olduğu sağlık sigortası harcamalarının geri istemeyeceği açık olduğundan davanın kabulü gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.