1. Hukuk Dairesi 2014/16443 E. , 2016/10868 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.12.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı ..., muris babası ..."ın dava konusu 1720 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu meskenini mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı kardeş..."a devrettiğini ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali-tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... ise, satışın gerçek olduğunu, satış bedelini ödediğini, muris babasının davacı oğlu ile dava dışı kızına da katkılar sağladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın mirastan mal kaçırmak amacıyla temlik edilmediği, tenkis yönünden de hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, davaya konu 1270 ada 2 parsel sayılı taşınmazın (3) nolu bağımsız bölümünün muris...adına kayıtlı iken, 23.07.1996 tarihli resmi akitle davalı oğlu..."a satış yoluyla temlik edildiği, mirasbırakanın 15.03.2006 tarihinde, eşinin de 12.07.2011 tarihinde ölümleriyle, geride mirasçıları olarak çocukları ...ve ..."ın kaldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706., Türk Borçlar Kanunu"nun 237. ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, tüm dosya içeriği yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; muris ..."nin başkaca taşınmazlarının da olduğu, dava konusu taşınmazını davalı oğluna satmasını gerektiren somut ve geçerli bir nedeninin bulunmadığı, davalının da ödediğini savunduğu satış bedeli konusunda belirttiği delillerin satışın gerçek satış olduğuna kanaat uyandıracak nitelik taşımadığı; dava konusu taşınmazın mirastan mal kaçırma amacıyla davalıya muvazaalı biçimde temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.