3. Hukuk Dairesi 2021/2498 E. , 2021/8539 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... isimli hastaya sağlık hizmeti sunulmadığı halde kuruma bu hastaya ilişkin tedavi hizmeti bedelinin faturalandırılması sebebi ile SGK’nın özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin 11.1.15 maddesi uyarınca haklarında 8.000 TL ceza uyguladığını, olaya konu olan hastanın nüfus kayıtlarında ölüm tarihinin 15/06/2012 olarak görünse de gerçekte 01/07/2012 tarihinde vefat ettiğini, nüfus kaydına hatalı olarak, beyan esasına göre, yapılan tescil sebebi ile hastanın tedavi görmüş olduğu dönemlerde ölü gibi algılanmasına neden olunduğunu belirterek cezanın iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; dava konusu yapılan uyuşmazlık idari işlemlerden kaynaklandığından idari yargı yerinin görevli olması sebebiyle davanın HMK 115 maddesi gereği usulden reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 23.05.2014 tarihli, 2014/15903 esas, 2014/15868 karar sayılı ilamıyla "...davaya konu sözleşme tarafların serbest iradesi ile imzalanmış olup, sonuçlarını özel hukuk alanında doğurduğundan Davalı idarece sözleşmeye dayanılarak uygulanan cezai şartın idari işlem niteliğinde olduğunu kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek işin esasına girilmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekir...." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen mezartaşı görüntüleri, davacının kardeşine ait dilekçe, medula kayıtları, ve tedavi evrakları ile kolluk araştırmasının neticesine göre; müteveffanın nüfus kaydında belirtilen 15/06/2012 tarihinde değil, 01/07/2012 tarihi itibari ile vefat ettiği, nüfus kaydına tescil işleminin beyan esasına dayalı olarak, hatalı tarih belirtilmek sureti ile gerçekleştirildiği, dolayısıyla davacının 01/06/2012, 19/06/2012 tarihleri ile 20/06/2012 - 21/06/2012 tarihlerinde müteveffaya sağlık hizmeti verdiği, davalıya fatura kesilmesi işleminde herhangi bir sözleşmeye aykırılığın bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne davalı Kurum tarafından davacıya uygulanan 10/07/2013 tarih, B.13.2. Sgk.4.35.20.02/10847922 sayılı 8.000 TL bedelli cezanın iptaline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine; Dairemizin 18/06/2020 tarihli, 2020/816 esas, 2020/3158 karar sayılı ilamıyla "...uyuşmazlığın çözümünde de genel mahkemelerin yetkili ve görevli olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek işin esasına girilmek suretiyle hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde iş mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, ölüm tarihine ilişkin olarak oluşturulan kayıtların resmi makamlara verilen dilekçe sonucunda, resmi makamlarca yapılan resmi araştırmaya dayandığı, sigortalının eşinin bildirdiği tarih ile komşulardan alınan bilgi neticesinde tespit edilen tarihin tutarlı olduğu, resmi kayıtların aksini ispat eden herhangi bir resmi belge veya kaydın davacı tarafça dava dosyasına kazandırılamadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 29. maddesi hükmünde; bir hakkın kullanılması için bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, 30. madde hükmünde de; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; ... isimli hastanın ölü olmasına rağmen, davacı tarafından tedavisi yapılmış gibi Kuruma fatura düzenlenip sunulması nedeniyle cezai işlem uygulanmıştır. Kurum tarafından bu tespit hastanın nüfus kaydındaki ölüm tarihine göre yapılmıştır. Fakat hastanın ölüm kaydı beyan esasına göre oluşturulmuştur. Hastanın eşi tarafından ölümün üzerinden yaklaşık 4 ay geçtikten sonra nüfus müdürlüğüne dilekçe ile başvurularak; ...’ın 15.06.2012 de vefat ettiğinin kayıtlara işlenmesi isteği ve ölüme ilişkin 2 tanık ismi bildirilmiştir. Müdürlükçe, bildirilen tanıklar kolluk aracılığıyla dinlenmek suretiyle, bildirimdeki tarih, ...’ın ölüm tarihi olarak kayıtlara işlenmiştir. Ancak dosya kapsamında bulunan ... Devlet Hastanesi’nce düzenlenmiş belgelerden, cezai işleme konu hastanın davacı hastaneye 01.06.2012 tarihinde sevk edildiği ispat edilmiştir. Davacı hastanede tedaviye başlandığı sırada yanında abisinin olduğu ve onam formlarının abisi tarafından imzalandığı da anlaşılmaktadır. Zaten hastanın abisi de dosya kapsamındaki beyanlarında, kardeşinin davacı hastanede 01.06.2012-20.06.2012 tarihleri arasında tedavi gördüğünü ve 01.07.2012’de kendisine ait evde vefat ettiğini, eşiyle oturduğu evde ölmediğini söylemiş ve hastanın ölüm tarihinin 01.07.2012 olduğunu gösterir mezar taşına ait fotoğrafı da dosyaya sunmuş olması karşısında nüfus müdürlüğünün kolluk vasıtasıyla aldığı tanık beyanlarının doğru olmadığı tespit edilmiştir. Zira bu tanıklar beyanlarında hastanın sadece Midyat Devlet hastanesinde tedavi gördüğünü, daha sonra da evinde 15.06.2012 de vefat ettiğini söyleyerek hastanın tedavisine ve ölümüne ilişkin bilgilerinin doğru olmadığını göstermişlerdir. Bu durumda nüfus kaydının hatalı olduğu davacı tarafından sunulan delillerle ispatlandığından, davacının SGK özel sağlık hizmeti sunucularından sağlık hizmeti satın alma sözleşmesinin 11.1.15 maddesini ihlal etmediği sabit olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Ayrıca mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda davaya bakma görev ve sıfatının Asliye Hukuk Mahkemesi olarak düzeltilmesine karar verildiği halde karar başlığında "İş Mahkemesi sıfatıyla" ibaresinin yazılmasının maddi hataya dayalı olup mahallinde düzeltilmesine karar vermesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.