Davacı, davalı işveren nezdinde 1.1.1982-15.06.1998 tarihleri arası çalıştığı günlerin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 1.1.1982-1.1.1988, 1.9.1988-1.1.1990 ve 1.1.1991-15.6.1998 tarihleri arasında geçen, davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının davalı Şemsettin söylemez ait 2837 ss nolu petrol ofisi işyerinde 1.1.1982-31.8.1985 ve 1.1.1988-31.12.1990 tarihleri arasında sürekli çalıştığının kabulüyle davacının davalı işverence davalı Kuruma bildirilen 1.1.1988-31.8.1988 ve 1.1.1989-31.12.1990 süre dışında 1.1.1982-31.8.1985 ve 1.9.1988-31.12.1988 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, fazla istemin reddine, karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı işverence davacının (2837) sicil nolu iş yerinde 1.1.1982 tarihinde işe girdiğine dair 1.12.1984 tarihli işe giriş bildirgesi verildiği, 1.1.1988 tarihinden 1990 yılı 3.dönemin sonuna kadar aralıksız 960 gün, bildirimde bulunulduğu, işyerinin 1.3.1981 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alınıp 31.3.1998 tarihinde kapsamdan çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçekten, davacının işyerindeki çalışmaları 1.12.1984 tarihli davacının imzasını taşıyan işe giriş bildirgesi ile Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak primleri ödenmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden iseler de; tanıkların davalı işverence 1996,1997 ve 1998 yıllarındaki çalışmaları bildirilmiş olmakla, davacının tespitini istediği 1.1.1982-31.12.1995 tarihleri arasındaki dönemde çalışmalarının bulunmadığı , diğer dinlenen tanıkların ise kayıtlı çalışanlar olmadığı gibi aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de olmadıkları anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; varsa davacının tespitini istediği yıllara ilişkin dönem bordroları getirtilerek mahkemece önceden dinlenen tanıkların bordro tanığı olup olmadıklarını belirlemek, olmadıklarının anlaşılması halinde davacı ile aynı işyerinde çalışan varsa kayıtlı tanıkların, yoksa zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine komşu olan diğer işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının beyanlarına baş vurularak ve ayrıca önceden dinlenen diğer tanıkların komşu işyeri tanığı olup olmadıklarının da araştırılarak, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının imzalı ücret tediye bordrolarını dosyaya celbederek, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalı işverene iadesine, 08.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.