Davacı davalı işveren nezdinde 1974 yılında 58 günlük çalışmasının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere ve özellikle usulüne uygun şekilde temyiz isteminden feragat konusunda yetkili merciden onay almayan Kurum avukatının temyiz istemininden feragata ilişkin dilekçesinin sonuca etkili olmamasına göre davalı Kurumun tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, 1974/2. dönem bordrolarında gözüken Ç. Belediyesine ait işyerinde çalışmasıyla ilgili sigorta primleri davalı Kurumun banka hesabına yatırılan ancak Sosyal Güvenlik Kurumuna işverence davacı adına bildirilmeyen çalışmaların tespiti istenmiştir.
Mahkemece, 5 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usule ve yasaya uygun olmamıştır.
Yapılan incelemede davalı Belediyenin davacının çalışmalarıyla ilgili olarak 1974/2. dönemine ait SSK primleri davacının ücretinden keserek 21.6.1974 tarih ve 790174 sayılı 26.5.1974 tarih ve 789827 sayılı; 18.4.1974 gün ve 140005 sayılı makbuzlar ile davalı Kurumun Çankırı Ziraat Bankası hesabına yatırıldığı, 1974/2 dönemine ait bordro tanıklarının da beyanlarında davacı ile birlikte çalıştıklarını ifade ettikleri görülmektedir.
506 sayılı Yasa’nın 79/8. maddesi hükmünce, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetin geçtiği yılın sonucundan başlayarak 5 yıl içeresin de açılması gerekir.
Ancak kamu kuruluşlarında düzenlenen ücret tediye bordrolarında sigorta primlerinin kesildiği belli ise hak düşürücü süre işlemez.
Olayda davalı işveren idarenin, işyeri kayıtlarını usulüne uygun olarak düzenlendiği, davacıya ait ücret bordrolarını tanzim edip ücretlerden sigorta primleri kestiği tartışmasızdır. Öte yandan, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüğünü yerine getirdiği de anlaşılmaktadır. Bu durumun da 506 sayılı Yasa’nın 79/8. maddesinde öngörülen “yönetmelikle tespit edilen belgelerin” işveren tarafından düzenlenmediği söylenemez. Ne var ki; primler davalı Kurum hesabına intikal ettirilmesine rağmen dönem bordrolarının davalı Kuruma verildiğine ilişkin bir belirleme yapılmadığı gibi, davacının çalışmaları Kurum kayıtlarında da görülmemektedir. Davalı Kurumun ise denetleme elemanları kanalıyla yasa ve tüzük hükümleri gereği işyeri ve kayıtları üzerinde denetleme yaparak işveren idareyi bu konuda uyarmadığı da açıktır. Hal böyle olunca 506 sayılı Yasa’nın 79/8. maddesindeki hak düşürücü sürenin somut olaya uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Aksinin kabulü, Kuruma kendi kusurundan ve işveren idarenin ihmal ve kayıtsızlığından yararlanma olanağı tanıyacak, bunun hukuksal sonuçlarını sigortalıya yükleyecektir ki buna ne yasaca ne de hukukça olanak yoktur.
İşverence Sosyal Sigortalar Kurumu primleri kesilmiş fakat kuruma intikal etmemişse hak düşürücü süresinin varlığından söz edilemeyeceği HGK’nun 3.2.1988 tarih ve 1987/10-535 Esas ve 1988/68 Karar 5.6.1996 tarih, 1996/303 Esas, 1996/445 Karar sayılı kararlarında da kabul edilmiştir. .
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.4.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.