Davacı, 30.12.1991-1.4.2004 tarihleri arası zorunlu Bağ-Kur sigoratlısı olmadığının tespiti ve piri borcu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Bağ-Kur ve S.S.K vekillerinin tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının 30.12.1991-1.4.2004 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve prim borcu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının, 30.12.1991-1.4.2004 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığı ile çakışan 1479 sayılı Yasa’ya tabi Bağ-Kur sigortalılığının iptaline, 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı hizmetlerinin geçerli olduğuna, çakışmayan sürelerde 1479 sayılı Yasa’ya tabi Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğuna, şirket ortağı olması nedeniyle 1.2.1992-30.6.1992 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa’ya tabi isteğe bağlı sigortalı süresinin iptaline, bu sigortalılığı ile çakışan 1479 sayılı Yasa’ya tabi Bağ-Kur sigortalılığının geçerli olduğunun ve iptal edilen Bağ-Kur sigortalılığı süreleri yönünden prim borcunun bulunmadığının tespitiyle, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olup " çakışan sigortalılık" olarak adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde yasalarda yer alan düzenlemelerde önceden başlayan ve devam eden sigortalılığa zorunlu sigortalılıkla isteğe bağlı sigortalılığın çakışması halinde aslolan zorunlu sigortalılık olduğundan zorunlu sigortalılığa geçerlilik tanınarak, "çakışan sigortalılık" sorunu çözüme kavuşturulmalıdır.
1479 sayılı Yasa’nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.
Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü maddesinin 1.fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağı , yine 5458 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile eklenen ve 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26.maddesine göre bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19.madde hükmü uygulanacağı bildirilmiştir.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir.
Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında hüküm tarihinden önce 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın değişik Ek 19.maddesi ile Geçici 26.maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Somut olayda davacının şirket ortaklığından dolayı 30.12.1991 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olarak tescil edildiği, Kurum tarafından davacının sigortalılığının devam ettirilerek 13.502,00 YTL prim borcu çıkarıldığı, davacının 26.1.1983 tarihinden itibaren vergi kaydının, 22.4.1992-16.12.2002 tarihleri arasında oda kaydının bulunduğu, 22.4.1992 tarihinden itibaren şirket ortaklığının devam ettiği, Bağ-Kur’a prim ödemesinin bulunmadığı ve tescil tarihinden itibaren beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunduğu, 1.7.1977-26.12.2003 tarihleri arasında kesintili olarak S.S.K.na tabi zorunlu sigortalı olarak çalıştığı, 1.2.1992-31.7.1992 tarihleri arasında 150 gün 506 sayılı Yasa’ya tabi isteğe bağlı sigortalı primi ödediği, 1.1.2004 tarihinde S.S.K’ca davacıya aylık bağlandığı görülmektedir.
Davacının davadaki isteminden prim borcunu ödeme isteği olmadığı sonucu çıktığından talebi de gözetildiğinde uyuşmazlığa hüküm tarihinden önce 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19 ve Geçici 26. maddesinin uygulanacağının kabulü gerekir. Hukuk Genel Kurulu"nun 21.6.2006 gün ve 2006/21-363 E. 2006/ 466 K., 28.6.2006 gün ve 2006/21-485 E., 2006/483 K. nolu kararları da bu yöndedir.
Yapılacak iş; hiç prim ödemesi bulunmadığından tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurmak, prim borcu olduğu dönemin sigortalılık süresi olarak sayılmamasına ve bu dönemdeki 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 15.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.