1. Hukuk Dairesi 2014/16450 E. , 2016/11072 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen alacak, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.12.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalılar ... vd. Vekili ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, alacak ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacılar; tarafların, muris .... mirasçıları olduğunu, ilk veraset belgesinin sahih olmaması nedeniyle açtıkları iptal davası sonucunda tarafların eşit paylarla mirasçı konumuna geldiklerini, ilk veraset belgesinin iptaliyle birlikte yapılmış olan miras taksiminin de bozulduğunu ve yeni veraset ilamı gereğince tüm taşınmazlarda iştirak hali doğduğunu, muristen intikal eden bazı taşınmazların ilk veraset ilamına göre 3. kişilere satıldığını ve hisselerin de buna göre dağıtıldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 200.000-TL"nin her iki davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini; ayrıca, davacıların taşınmazlardan yıllardır faydalanamadıklarından ötürü fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000 TL ecrimisil bedelinin de faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, zamanaşımı def"inde bulunmuşlar, esas bakımından da davanın reddini savumuşlardır.
Davanın kabulüne ilikin olarak verilen karar Dairece;"..Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacı vekilinin bütün, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
./..
Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; dava tarihi itibariyle taşınmazların değerinin tespit edildiği anlaşılmaktadır. Oysa, davacıların fakirleşmesi buna karşılık davalıların ise zenginleşmesi; taşınmazın aynının davacılara devir (iade) imkanının ortadan kalktığı tarihte; yani, söz konusu hissenin bulunduğu parsellerin davalılar tarafından üçüncü kişilere satıldığı tarihte gerçekleşmiştir. Bu bakımdan, mahkemece yapılacak iş; taşınmazların, 3.kişilere satıldığı tarihteki (davalıların zenginleştiği tarihteki) değerinin tespiti ile, bu miktarın denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihindeki alım gücünü bulmak, oluşacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır." gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Gerçekten de, davacıların mülkiyet paylarıyla ilgili iddiaları taraflar arasında görülen ve derecattan geçerek kesinleşen tapu iptali-tescil davasıyla sabit olup; yapılan yargılama, keşif ve bilirkişi raporları doğrultusunda gerek üçüncü kişilere satılan taşınmazlar bakımından tazminata ve gerekse ecrimisile karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki, hükmüne uyulan bozma kararında; taşınmazların, 3. kişilere satıldığı tarihteki (davalıların zenginleştiği tarihteki) gerçek değerlerinin tespiti ile bu miktarın denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihindeki alım gücü bulunarak hüküm kurulması gereğine işaret edildiği halde; mahkemece, taşınmazların resmi akit tablolarında gösterilen satış bedelleri esas alınarak yapılan hesaplamaya göre tazminata hükmedilmiştir.
Bilindiği gibi, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşacağı kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, Daire bozma kararında belirtildiği üzere, taşınmazların 3. kişilere satıldığı tarihteki (davalıların zenginleştiği tarihteki) gerçek değerlerinin tespit ettirilmesi ve bu miktarın denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihindeki alım gücü bulunarak hüküm kurulması yerine, bozma kararına yanlış anlam yüklenerek taşınmazların resmi akit tablolarındaki satış bedellerinin hesaplamaya esas alınması isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,13.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.