Davacı, 24.6.2003 tarihi itibariyle malülen emekliliğe hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava davacının, Bağ-Kur’dan 24.6.2003 tarihi itibariyle maluliyet aylığı almaya hak kazandığının tesbiti ile aksi yönündeki Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacıya rapor tarihi olan 20.10.2004 tarihini takip eden aybaşı olan 1.11.2004 tarihinden itibaren malullük aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine , davacının 24.6.2003 tarihinde geçerli olmak üzere malullük aylığı bağlanması isteminin reddine karar verilmiştir
Davacının, maluliyet aylığı talep ettiği tarihte malul sayıldığı konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalığı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 Sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinde, sigortalılığın başladığı tarihte malul sayılacak derecede hastalık ve arızası bulunduğu önceden veya sonradan yeterli belgelerle tespit edilen sigortalının, bu hastalık veya arızası nedeniyle malullük sigortası yardımlarından yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan madde hükmü gereğince, sigortalının malullük sigortası yardımlarından yararlanamaması, ilk sigortalılığının başladığı tarihte, 2/3 oranında malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunması durumunda söz konusudur.
Somut olayda, davacının 1479 Sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının başladığı 21.7.1988 tarihinden önceki 23.7.1986 tarihli K.K.K İzmir 800 Yataklı Askeri Hastanesinin raporuna göre davacının her iki gözünde -19,00 dioptri miyopi mevcut olduğu ve görmenin tashihle 2/10 seviyesinde bulunduğundan askerliğe elverişli olmadığının bildirildiği, sigortalılık başlangıcından sonra alınan 13.4.2000 tarihili T. Devlet Hastanesi’nin raporunda da davacının ileri derecede dejanaratif miyopi olduğu ve görmenin gözlükle 1/10 ve 2/10 oranında olduğu ve Askeri Hastanenin verdiği raporla aynı bulguların belirlendiğinin bildirildiği, yine dosyada bulunan 26.6.2003 tarihili Manisa Devlet Hastanesi raporunda davacının ileri derecede dejenaratif miyopi olduğu görmeleri 0,3 olduğu hastalığın 1980 de başladığının bildirildiği, yargılama sürecinde Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinden alınan 20.10.2004 tarihli sağlık kurul raporunda da davacıya bileteral dejeneratif miyopi olduğu teşhisinin konulduğu ve mahkemece Yüksek Sağlık Kurulu’ndan alınan 29.6.2005 tarihli raporunda davacının çalışma gücünün 2/3’nü yitirdiği ve maluliyet başlangıcının da Celal Bayar Üniversitesi Hastanesinden alınan 20.10.2004 rapor tarihi olması gerekeceğinin bildirildiği görülmüştür. Tüm bu raporlara göre davacının sigortalılık başlangıcından önce dejanaratif miyopi hastalığının bulunduğu kuvvetle muhtemeldir. Ancak, 1479 Sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinin uygulanabilmesi için, malul sayılan sigortalıdaki hastalık yada arızanın kişinin sigortalılık niteliğini kazanmasından önceye ait bulunması yeterli değildir. Anılan hastalık veya arızanın 2/3 oranında malul sayılmayı gerektirecek nitelikte bulunması da gereklidir. Bu bakımdan, hükme dayanak yapılan Yüksek Sağlık Kurulu’nun 29.6.2005 tarihli raporu gerekçeli ve açıklayıcı nitelikte değildir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının daha önce tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarındaki tüm tedavi dosyaları ve eki olan rapor, grafiler ile birlikte getirtilerek dosyanın gerektiğinde sigortalının da Adli Tıp Kurumu’na gönderilmek suretiyle davacının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı 21.7.1988 tarihindeki hastalığının 2/3 oranında malul sayılmayı gerektirecek derecede ve yoğunlukta bulunup bulunmadığı konusunda rapor almak, bu rapora tarafların itirazı halinde 28.06.1976 gün ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği üzere, 1479 Sayılı Yasa’nın 56. maddesi delaletiyle 506 Sayılı Yasa’nın 109. maddesindeki prosedür doğrultusunda, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan görüş alınarak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.4.2008 gününde oy birliği ile karar verildi.