Davacı, H. T. Vek. Av.A.K.S.İle davalılar, 1-Sosyal Güvenlik Kurumu Vek. Av.M. G. 2-T.Ş.Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü Vek. Av.S.A.T. aralarındaki tesbit davası hakkında Ankara 5.İş Mahkemesince verilen 20.12.2006 gün ve 569-917 sayılı kararın BOZULMASINA ilişkin Dairemizin 03.12.2007 gün ve 2094-21712 Sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde Maddi hatanın düzeltilmesi yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı H.T. ile davalılar S.S.K. Başkanlığı ve T.Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü arasında görülen davalı işyerindeki daimi ve geçici kadro ile geçen sigorta primi ödenmiş çalışma sürelerine Yasada belirtilen miktar kadar itibari hizmet zammından yararlandırılması ile sigortalılık süresine eklenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda Ankara 5.İş Mahkemesince verilen 20.12.2006 gün 2006/569E, 2006/917K Sayılı hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, davacının çalışmalarının 506 sayılı Yasanın Ek 5/IV maddesi kapsamında bulunmadığından, Dairemizce davanın reddi yerine kabulünün hatalı olduğundan yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ve bu karar üzerine Davacı vekili dairemiz bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğundan bahisle düzeltilmesini talep etmiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Gerçekten; maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Gerçekten temyiz incelemesi sonunda yerel mahkeme kararı, davacının çalışmalarında itibari hizmetten yararlanma koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddi gerektiğinden bahisle bozulmuştur. Ne var ki hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda davacının çalıştığı ortamda zehirli gazların bulunup bulunmadığı, var olan gazların insan sağlığına zararlı miktarda olup olmadığı, havadaki oranlarının kabul edilebilir değerlerin üzerinde olup olmadığı hakkında açıklama bulunmamaktadır. Hal böyle olunca da yerel mahkeme kararının araştırmaya yönelik olarak bozulması gerekirken, davanın reddi gerektiğinden bahisle bozulmasının maddi yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmakla Dairemizin 03.12.2007 gün 2007/2094 E, 2007/21712K. Sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, sigortalılık süresine işin niteliği nazara alınarak her tam yıl için Yasanın belirlediği itibari hizmet süresinin eklenmesi istemine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın Ek 5/IV maddesidir. Anılan maddeye göre, sigortalıların itibari hizmetten yararlanması için iki koşulun birlikte gerçekleşmesi zorunludur. Yasanın öngördüğü birinci koşul sigortalının fabrika, atölye, havuz ve depolarda, trafo binalarında çalışması, ikinci koşul ise; IV. bendin (1.2.3.4.) alt bentlerinde belirtildiği biçimde a) çelik, demir ve tunç döküm, b) zehirli, boğucu, yakıcı, öldürücü ve patlayıcı gaz, asit ve boya işleriyle gaz maskesi ile çalışmayı gerektiren işleri, c) patlayıcı maddeler yapılması, d) kaynak işleri yapmasıdır. Başka bir anlatımla, IV. bendin alt bentlerinde belirtilen işleri yaparken fiziksel dış etkenlerin ve olumsuz çalışma koşullarının da olayda ayrıca gerçekleşmesi koşuldur.
Somut olayda, davacının dava konusu dönemde işyerindeki çalışmalarının, Ankara Şeker Fabrikasında 22.09.1988-02.11.1998 tarihleri arasında rafineri bölümünde kampanya işçisi olarak geçtiği, 02.11.1998 tarihinden itibaren daimi işçi olduğu ve bundan sonra Ankara makine fabrikasında konstrüksiyon atölyesinde Stajyer işçi ve montaj işçisi olarak çalıştığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davacının gerek Ankara Şeker Fabrikasında kampanya işçisi olarak çalışırken, fabrikanın üretimde olduğu kampanya döneminde, gerekse daimi işçi olarak çalıştığı Ankara makine fabrikasındaki çalışmaları sırasında, zehirli gazlara maruz kaldığı ve zehirli gazların havadaki oranının işçi sağlığına zararlı, öngörülen ve kabul edilebilir sınırların üzerinde olduğuna, ilişkin dosya içerisinde bulgu yoktur.
Hal böyle olunca ve özellikle Şeker Fabrikalarında geçen çalışmalar için kampanya döneminde, Makine fabrikasında geçen çalışmalar için ise yıl boyu davacının Ek5/IV maddesinin alt bentlerinin öngördüğü koşullar ile çalışıp çalışmadığı, çalıştığı bölümlerde zehirli gazlara maruz kalınıp kalınmadığı, zehirli gazlara maruz kalınıyorsa bunların işçi sağlığı açısından tehlike oluşturacak değerde, öngörülen ve kabul edilebilir sınırların üzerinde olup olmadığının mahallinde ölçümleme yapılarak belirlenmesi gerektiği açıktır. Mahallen yapılan bu belirleme sırasında zehirli gazların hangilerinin hangi işlemler sonucu ortaya çıktığı ve bu gazların diğer bölümlerde çalışanları nasıl etkilediği, bu gazların diğer bölümlere nasıl ulaştığı, açıklanmalı her bölüm için ayrı ayrı ölçümleme yapılmalıdır. Ayrıca zehirli havadaki oranının gazların insan sağlığına zararlı ve kabul edilebilir sınırların üzerinde olduğunun mahallinde yapılan ölçümleme ile belirlenmesi halinde bu gazları ortaya çıkaran işlemlerin her gün yapılıp yapılmadığı gerektiğinde ilgili bölümün iş raporları getirtilerek denetlenmeli, giderek sigortalının varsa insan sağlığına zararlı ve havadaki oranı, kabul edilebilir sınırların üzerindeki zehirli gazlara maruz kaldığı çalışma dönemi,, hiçbir kuşku ve duraksamaya yol açmayacak biçimde belirlenmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın ve özellikle yalnızca Ankara Makine Fabrikası için düzenlenen ve Ankara makine fabrikasında Ek5/IV maddesinin alt bentlerinin öngördüğü koşulların oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmadan soyut ifadelere dayalı olarak oluşturulan yetersiz bilirkişi raporunun karara esas alınarak, Ankara Şeker fabrikasında geçen çalışmalar ile ilgili olarak ise hiçbir araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.