17. Ceza Dairesi 2015/9747 E. , 2016/3022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz dışı sanık ... hakkında, 29.06.2011 tarihli karar oturumunda, tefrik kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, sanık... hakkında hüküm kurulmadığından bahisle eleştiri getiren tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
5237 sayılı TCK"nın 116. maddesinde “Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişinin, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı” hüküm altına alınmış olup, atılı suçun maddi unsurunu “konuta, rızaya aykırı olarak girmek ya da rızaya uygun olarak girdiği halde rızanın ortadan kalkmasına rağmen konuttan çıkmamak” şeklinde gerçekleşen eylemler oluşturur. Bu anlamda, açıklanan rızanın da hile dolayısıyla sakatlanmamış olması gerekir. Somut olayda ise sanıkların, müştekinin rızası ile ikametin eklentisi niteliğinde bulunan bahçeye gelerek, kumaş gösterdikleri sırada, içlerinden birinin, ikamete girip, 10.000,00 TL çaldığının iddia edildiği eylemde, bir an için eylemin sabit kabul edilmesi halinde, sanıkların, gayri meşru amaç ile müştekinin konutuna girerek hırsızlık yaptığı ve müştekinin ikametine girilmesi hususunda açıklamış olduğu rızasının hile dolayısıyla sakatlanmış olduğu kabul edilmekle, sanıklar hakkında TCK"nın 116/1. maddesi ile uygulama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından bu yönde bozma talep eden tebliğnamedeki düşünce de benimsenmemiştir.
1-Dosya kapsamından, karı-koca olan müştekilerin, 07.07.2009 tarihli müracaatlarında “06.07.2009 günü öğleden sonra ikamet kapı önünde oturdukları sırada, 3 bohçacı kadının yanlarına geldiği, 2 kadının, ikamet kapı girişinin görünmesini engelleyecek şekilde uzunca bir kumaş açtıkları, muhtemelen bu sırada, içlerinden birinin ikamete girerek, yatak odasında bulunan 10.000,00 TL parayı çaldığı, o gün olayın farkına varmadıkları, ertesi gün çalışmak için tarlaya gittikleri, saat 15.00 sıralarında eve geri döndükleri, işçiye para vermek üzere parayı koydukları yere baktıklarında, 10.000,00 TL paranın yerinde olmadığını anladıkları, son günlerde ikametlerine bohçacı kadınlar dışında gelen olmadığını, hırsızlık eylemini bu kadınların yapmış olduğunu” beyanla şikayetçi oldukları, tahkikat devam ederken, yakın bölgelerde benzer hırsızlık eylemine karışan sanıklar ... ve ... ile temyiz dışı..."ın resimleri müştekilere gösterildiğinde, müştekilerin tereddütsüz şekilde
sanıkları, olay günü kumaş gösterme bahanesi ile evlerine gelen kadınlar olarak teşhis ettikleri, bu yolla ulaşılan sanıkların atılı suçu kabul etmedikleri, sanık ..."ın, Divriği"ye hiç gitmediği, sanık ..."un ise suç tarihinde ceza infaz kurumunda olduğu yolunda savunmada bulunduğu, cezaevi kayıtlarından, sanık ..."un suç tarihinde dışarıda olduğunun tespit edildiği, müştekilerin, yargılama aşamasında da, aldırılan son tarihli resimleri üzerinden sanıkları yeniden teşhis ettikleri, müştekilerin anlatımları ile sanıkların olay yerinde bulunmadıkları yolundaki savunmaları çürütülmüş ise de; 14.07.2009 tarihli olay yeri inceleme tutanağına göre “suça konu evin giriş kapı kilidinin bulunmadığı, tüm odaların kapı kilitlerinin çalışmadığı, evde hırsızlığı önleyici her hangi bir tedbir alınmadığı” yolundaki tespit işlemi dikkate alındığında, sanıkların, ikametten ayrılmalarının hemen sonrasında veya en azından o gün içinde, hırsızlık olayının açığa çıkmadığı gibi müştekilerin ertesi gün çalışmak üzere tarlaya gittikleri, bütün gün evi boş bıraktıkları, bu halde suça konu paranın başka bir şahıs tarafından da çalınmış olabileceği, ikamet giriş kapısının kilidinin bulunmamasının, sanıkların, hırsızlık eylemi ile olan irtibatlarını kestiği, suça konu paranın sanıklardan ele geçirilemediği gibi sanıkların da atılı suçu kabul etmediklerinin anlaşılması karşısında, sanıkların yüklenen suçları işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve mahkumiyetlerine yeter şekilde inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, “şüpheden sanık yararlanır” evrensel ceza hukuku prensibi uyarınca atılı suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanıkların ayrı ayrı beraati yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre de;
2-Suça konu eşyanın önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesi uyarınca hırsızlık suçundan temel ceza belirlenirken alt sınırdan hüküm kurulması,
3-Sanıklar hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan kurulan hükümlerde TCK"nın 119/1-c maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
4-T.C. Anayasa Mahkemesi"nin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ... ve ... ile o yer Cumhuriyet Savcısı"nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 8.3.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.