3. Hukuk Dairesi 2020/6351 E. , 2021/8589 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : MALATYA 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davalı hastanenin üroloji bölümünde mesane sarkması ameliyatı olan annelerinin, ameliyat esnasında bağırsaklarının kesilmesi ve kesik halde bırakılarak ameliyatın sonlandırılması sonucunda dışkı ve diğer sıvıların karın bölgesinde dolması ve bağırsakların açıkta kalması sonucu öldüğünü, olayın tıbbi anlamda komplikasyon olmadığını, ameliyat ve sonuçları hakkında bilgilendirme veya aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, davalı hastanenin kusurlu ve kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek; 200.000 TL manevi tazminata ve tarihinde 16 yaşında olan ve annesinin maddi desteğinden yararlanan davacı ... lehine şimdilik 1.000 TL maddi tazminata karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı; hizmette herhangi bir eksikliklerinin ve kusurlarının bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 02/12/2016 tarihli ve 5316 sayılı raporu esas alınarak, davacı ..."ün maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davacı ..."ün dava tarihi itibariyle hükümlü olduğu, bu davayı açma yönünden vasisine izin verilmemesi yönünde beyanda bulunduğu ve mahkemenin de husumete izin kararı talebinin reddine karar verildiği değerlendirilerek dava şartı yokluğu nedeni ile vasi tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Bölge adliye mahkemesince; Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 02/12/2016 tarihli raporu ile kişinin takip ve tedavisinde görev alan hekimlere atfı kabil kusur bulunmadığı, muris tarafından 18/12/2016 günlü genel onam formu imzalandığı gerekçesiyle, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davanın temeli vekalet sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(TBK 502-506 md.) Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır. O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta olup, rapor taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi; doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklayarak sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakimin de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir (TMK. md. 4, HMK. Md. 218) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay incelendiğinde dava dosyasında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının talebi doğrultusunda Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulundan rapor alınmış, raporda sonuç olarak, ameliyatı gerçekleştiren hekime atfı kabil ihmal ya da kusur tespit edilmediği görüşü bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun söz konusu raporuna dayanılarak yeni bir rapor alınmaksızın mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporu incelendiğinde ise, davacının ameliyat öncesi durumu, ameliyata hazırlık evresinde yapılan ve/veya yapılması gereken tahlil ve tetkikler, ameliyat esnasında davalı hastanede görevli doktor tarafından uygulanan işlem ve bu işlem sonucu o iddia edildiği üzere ameliyat esnasında bağırsağın kesilip kesilmediği, ameliyat ve yapılan diğer işlemlerin yerindeliği ve gerekliliği ile müteveffanın sonradan geçirmek zorunda kaldığı ameliyat ile ilgili önemli hususlar tartışılıp açıklanmamıştır. O halde mahkemece, üniversitelerden, konusunda uzman, akademik kariyere sahip bilirkişi heyeti oluşturularak özellikle, konulan teşhis, bu teşhise yönelik yapılan işlemler ve yerindeliği ile müteveffanın ölüm sebebi ile davalı hastanede görevli doktor ile çalışanların kusuru olup olmadığı hakkında ayrıntılı ve açıklayıcı, mahkeme, Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bir rapor hazırlanmak suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK"nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 16/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.