Davacı, 3.11.2003 tarihinden itibaren malüliyet aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, esnaf olan davacının 1479 sayılı Yasa’nın 28. maddesi gereğince çalışma gücünü 2/3’ni kaybettiğinin ve talep tarihi olan 3.11.2003 tarihinde malullük aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacıya 1.11.2004 tarihinden itibaren malulüyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 15.9.1998 tarihinde 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak tescil edildiği, Erciyes Üniversitesi’nin 22.12.2003 tarihli Sağlık Kurulu raporunda davacının Knonik Obstrüktif Akciğer hastası olup %80 oranında beden güç kaybına uğradığı, bu hastalığın ne kadar süre önce başladığının tam söylenemeyeceği, kabaca 1995 yılından önce başlamış olabileceği, son yıllarda hastalığın ağırlaştığının bildirildiği, davalı Kurumca sigortalının raporda belirtilen hastalığın sigortalı oluş tarihinden önce de mevcut olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle malulüyet aylığı bağlanması talebinin reddedildiği, mahkemece Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından alınan raporda davacının çalışma gününün 2/3 ünü kaybetmiş olduğundan malul sayılmasına, malulüyet başlangıcınında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinin 11.8.2006 rapor tarihin esas alınmasına, 3 yıl sonra kontrolünün gerektiğine karar verildiği, mahkemece hukukçu bilirkişi tarafından tanzim edilen 16.1.2008 tarihli raporda davacının 22.12.2003 tarihli Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi raporu esas alınarak davacıya 1.1.2004 tarihinden itibaren malulüyet aylığı bağlanması gerektiğine ilişkin görüş benimsenerek davacıya 1.1.2004 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa"nın 28. ve 56. maddeleri olup anılan maddelere göre sigortalının hangi hallerde çalışma gücünün 2/3 oranında yitirmiş sayılacağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa dayanılarak çıkarılan Sosyal Sigortalar Sağlık işlemleri Tüzüğünde belirtilen esaslara göre tesbit olunur.
Davalı Kurumun asıl çıkarttığı uyuşmazlık, davacının sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte de bu hastalığının mevcut olduğuna ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinde, sigortalılığın başladığı tarihte malul sayılacak derecede hastalık ve arızası bulunduğu önceden veya sonradan yeterli belgelerle tespit edilen sigortalının, bu hastalık veya arızası nedeniyle malullük sigortası yardımlarından yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan madde hükmü gereğince, sigortalının malullük sigortası yardımlarından yararlanamaması, ilk sigortalılığının başladığı tarihte, malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunması durumunda söz konusudur.
Somut olayda, davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının başladığı 15.9.1998 tarihinden önce de hastalığının mevcut olduğu dosya içerisindeki belgelerden anlaşılmaktadır. Ancak, 1479 sayılı Yasa’nın 28/2. maddesinin uygulanabilmesi için, malul sayılan sigortalıdaki hastalık yada arızanın kişinin sigortalılık niteliğini kazanmasından önceye ait bulunması yeterli değildir. Anılan hastalık veya arızanın malul sayılmayı gerektirecek nitelikte bulunması da gereklidir. Mahkemece, alınan raporlarda bu yönde bir açıklama bulunmamaktadır.
Öte yandan 1479 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde kurumca teşekkül ettirilen sağlık kurallarınca yapılacak değerlendirme sonucu Kurumca verilen karara ilgililerce itiraz edilmesi halinde itirazın Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı bildirilmiştir. Raporlar arasında çelişki bulunması veya ilgililerce Yüksek Sağlık Kurulu kararlarına karşı itiraz olunması halinde mahkeme Yüksek Sağlık Kurulu Kararı ile bağlı olmayıp uzman kişi ve kuruluşlardan görüş sormak suretiyle karar verme serbestisine sahiptir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 28.06.1976 tarihli 1976/6 Esas, 1976/4 Karar nolu kararıda bu yöndedir. Uygulamada Yüksek Sağlık Kurulu raporuna itiraz edildiği taktirde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yapılmaktadır.
Yapılacak iş; bu tür davalıların kamu düzenine ilişkin olduğunda göz önünde tutularak, davacının daha önce tedavi gördüğü sağlık kuruluşlarındaki tedavi dosyasındaki tüm bilgi ve belgeleri, rapor ve grafileri getirtmek, Adli Tıp Kurumunun 25.3.2007 tarihli yazısında istediği tetkikleri de yaptırarak davacıyı bu dosya ve belgelerle Adli Tıp Kurumu"na göndermek, davacıdaki kronik akciğer hastalığının işe girdiği 15.9.1998 tarihinde var olup olmadığını var ise o tarihte çalışma gücünü 2/3nü kaybettirecek ağırlıkta olup olmadığını, o ağırlıkta değilse davacının malulüyet başlangıç tarihinin hangi rapora göre belirlenmesi gerektiği sorularak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ; Hükmün yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına 4.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.