(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/29499 E. , 2020/6192 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 2005 yılından 2014 yılının Ekim ayına kadar ... Devlet Hastanesinde değişen alt işverenler bünyesinde temizlik görevlisi olarak çalıştığını, bu çalışmalarının Kurumun inisiyatifi ile ara ara kendisini işten çıkarıp bir dönem sonra tekrar alması ile bazı zamanlar aralıklı olduğunu, 2005 yılından 31.01.2008 tarihine kadar normal personel olarak çalıştığını, 2008 yılının Ağustos ayında tekrar işe alındığını, bazen kısa süre işten çıkartılıp tekrar çağrılarak işine devam ettiğini; davacıdan işten çıktığına dair yazılar alındığını, bu yazıların hiçbirinin hukuki geçerliliğinin olmadığını, iş sözleşmesinin son olarak işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davacının ... tarafından yapılan hizmet alımı sözleşmeleri kapsamında ihale alan şirketlerin işçisi olarak çalıştığını bu sebeple davanın husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında davacının çalışma süresinin belirlenmesi ile davalı bakanlığın talep edilen alacaklardan sorumlu olup olmadığı uyuşmazlık konusudur.
Somut uyuşmazlıkta davacının 08/12/2010-26/10/2014 tarihleri arasında kesintili olarak davalıya bağlı ... Devlet Hastanesinde çalıştığı kabul edilerek, bu süreye göre hesaplanan alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Dosya kapsamındaki Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet döküm cetveline göre davacının çalışma süresinin kesintili olduğu sabittir. Davacı dava dilekçesinde 01/05/2005 tarihinde işe başladığını, 31/01/2008 tarihine kadar kesintisiz çalıştığını bu tarihte çıkışının yapıldığını, Ağustos ayında tekrar işe alındığını beyan etmiş ise de, resmi kayıt niteliğindeki hizmet döküm cetveline göre davacının yeniden işe alındığı tarih 16/02/2010 tarihidir. Yani davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında, 31/01/2008-16/02/2010 tarihleri arasında herhangi bir çalışması görünmemektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, davacının dava dilekçesindeki beyanını ile hizmet döküm cetvelinin denetime elverişli bir şekilde değerlendirilmediği, davacının sonuç olarak 08/12/2010-26/10/2014 tarihleri arasında 1802 gün yani 5 yıl 2 ay çalıştığı sonucuna varıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği gibi, davacının dava dilekçesinde “08/12/2010” tarihi ile ilgili bir beyanı veya iddiası bulunmamakta olup, bu tarih Kurum kayıtları ile de bağdaşmamaktadır. Kabule göre de, 08/12/2010-26/10/2014 tarihleri arasındaki sürenin 5 yıl 2 ay olması mümkün olmayıp, raporda hesaplama hatası yapıldığı anlaşıldığından, raporun bu yönüyle de denetlenebilir olmaktan uzak olduğu ifade edilmelidir.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları, bir taraftan davacının 2005 yılında işe başladığını 2008 yılında doğum sebebiyle zorla çıkarıldığını, 2008 yılından sonra personel ihtiyacı olan durumlarda çağrılarak temizlik personeli olarak çalıştırıldığını ancak bu çalışmalarının ne kadar süre devam ettiği konusunda net bir tarih söyleyemeyeceklerini beyan etmiş; diğer taraftan davacının çalışmasının kesintisiz olduğunu, firma değişse bile davacının çalışmaya devam ettiğini beyan etmişlerdir. Tanıkların davacı ile birlikte çalışıp çalışmadığı yahut hangi dönemde birlikte çalıştığı gibi hususlar belirsiz olduğundan, dosya kapsamındaki tanık anlatımları hükme esas alınabilecek nitelikte değildir.
Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise, davalı asıl işverenin sorumluluğu noktasındadır. Dairemizce alt işverenler arasında işyeri devri bulunduğunun kabulü için, davacının bir alt işverene ait işyerinden çıkışı ile bir sonraki alt işverene ait işyerine girişi arasındaki sürenin makul süreyi aşmaması gerektiği kabul edilmektedir. Aynı alt işveren bünyesindeki çalışmanın kesintiye uğraması asıl işverenin sorumluluğu yönünden bir sorun oluşturmaz ise de, değişen alt işverenler bünyesindeki çalışmanın makul süreyi aşacak şekilde kesintiye uğraması, somut olayda işyeri devri kurallarının uygulanmasını engeller. Hal böyle olunca, çalışmanın makul süreyi aşacak şekilde kesintiye uğrayıp uğramadığı değerlendirilmeden ve sonucuna göre alt işverenler arasında işyeri devri bulunup bulunmadığı belirlenmeden kesintili çalışma süreleri toplanmak suretiyle sonuca gidilmesi isabetli değildir. Somut uyuşmazlıkta davacının davalıya bağlı Devlet Hastanesi bünyesindeki çalışma süresi kesin ve şüpheden uzak şekilde belirlenememiştir. Hal böyle olunca çalışma süresi kesintili olsa bile, kesintiler arasındaki sürenin makul süreyi aşıp aşmadığı denetlenememekte, alt işverenler arasında işyeri devri bulunup bulunmadığı ve böylece asıl işverenin talep edilen alacaklardan sorumlu olup olmadığı da çözümlenememektedir.
Açıklanan sebeplerle, öncelikle davacının davalıya bağlı işyerinde geçen çalışma süresi kesin ve şüpheden uzak biçimde belirlenmeli, çalışma süresinin kesintili olduğunun anlaşılması halinde, her bir alt işverene ait işyerindeki çalışma süreleri arasındaki kesintinin makul süreyi aşıp aşmadığı denetime elverişli biçimde belirlenerek, buna göre alt işverenler arasında işyeri devri olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı, yapılacak araştırmanın sonucuna göre davalı asıl işverenin talep edilen alacaklardan sorumlu olup olmadığı dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek belirlenmelidir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, 09.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.