Davacı, 9.11.1995 tarihinde geçirmiş olduğu kazanın iş kazası olduğunun ve sigortalılık durumunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan S.U.vekilince duruşmalı diğer davalı Kurum vekilince de duruşmasız olarak temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 9.11.1995 tarihinde maruz kaldığı olayın iş kazası olduğunun ve sigortalılık durumunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı A.B.hakkındaki davanın reddine, davalı S.U."ya ve Sosyal Güvenlik Kurumu"na karşı açılan dava yönünden 28.3.2007 tarihli bilirkişi raporuna göre davacının sigortalı sayılmasına ve olayın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın, yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını engeç iki gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurumca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesiyle kesin hale geleceği bildirilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının çalışmasının SGK’na bildirilmediği, 30.9.2003 tarihli SGK müfettişi raporunda davacının kireç ocağındaki yanmış kireçleri kepçe ile kamyona taşırken kirecin üzerine devrilmesiyle kazaya uğradığı ancak davacının davalı Salih Uğurlu ya mı yoksa ağabeyi A.B.’a mı bağlı çalıştığı tespit edilemediğinden bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiği, 30.10.2001 tarihli iş müfettişi raporunda da davalı Salih Uğurlu ile davacı O.B.arasında iş akti tespit edilemediğinden iş kazası konusunda görüş bildirilemediği ve mahkemelerce verilecek kararla olayın neticeye bağlanacağının belirtildiği görülmüştür. Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 12.6.2001 tarihli raporunda davacının sağ ayağının diz altından kesildiği ve %40 oranında iş güç kaybına uğradığının bildirildiği , Emniyet Müdürlüğü’nünde olayla ilgili ceza soruşturmasına ilişkin tarafların 1995 yılında alınan ifadelerinin bulunduğu, belgelerin aradan on yıl geçtiğinden SEKA’ya gönderildiği belirtilmiştir
Kazanın vuku bulduğu işyerinin davalı A.B.’ın diğer oğlu dava dışı A.B.adına kayıtlı olduğu A. B.ve A.B.’ın bu işyerini birlikte işlettikleri ve davacının davalı S.U.’ya ait kepçe ile bu işyerinde çalışırken kaza geçirdiğinde uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık davacının davalı S.’e ait kepçeyi kazanın geçtiği kireç ocağı işyerinde kimin işçisi olarak kullandığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, İş Müfettişinin raporuna ekli 25.10.2001 tarihli beyanında davalı Salih Uğurlu kireç ocaklarının bulunduğu mevkiye bıraktığı traktörden yapılma kepçesini davacının olay günü kısa devre ile çalıştırarak kendi ocakların da kullanırken kazanın meydana geldiğini ve kendisinin İzmir’de olduğunu beyan etmiştir.Ancak SSK Müfettişinin 1.4.2003 tarihli ifade tutanağında aynı bölgede kireç ocağı işleteni Muhittin Kahyaoğlu’nun işyerinde kepçeleri olmadığından davalı S. e ait kepçeyi kiraladıklarını kepçeyi davacının kullandığını bildirdiği, yine bu rapora ekli 29.4.2003 tarihli ifade tutanağında da K.Ö.ün olay günü davalı S.U."nun 300 metre ötedeki A. B.’a ait kireç ocağında kepçesinin yandığını söyleyerek yardım istemesi üzerine olay yerine gittiğinde kepçenin üzerine kireç yıkılmış ve davacının hastaneye kaldırılmış olduğunu beyan ettiği yine bu rapora ekli 31.3.2003 tarihli ifade tutanağında H.Ç. olay günü kepçeyi davalı S.U.ile davacının birlikte getirdiğini ve davacının kepçe ile ocakta çalışırken yanmış kireçlerin üzerine gelmesi üzerine onu alıp hastaneye götürdüklerini beyan etmesi karşısında davalı S.U.’nun kepçenin bilgisi dışında kullanıldığı iddiasının dayanaksız olduğu anlaşılmaktadır.
A.B.bu işyerini davada taraf olmayan ve işyeri adına kayıtlı olan A. B.’la birlikte çalıştırdığını kabul etmiştir. Davacı da babasının işyerinde çalışırken kazanın vuku bulduğunu belirttiğine göre burada kepçe sahibi S. U.ile A. B. ve A.B. arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesi önem kazanmaktadır Bu nedenle üzerine kayıtlı işyerinin bulunmadığı da nazara alınarak S.U.ya ait aracın bu işyerinde hangi hukuki nedene dayanılarak bulundurulduğu davacının kepçeyi neden kullandığı davalı S. ile A.B.ve A.B.’tan sorulup açıklattırılmalı ve SGK Müfettişi raporunda dinlenen tanık beyanları ile bu davada dinlenen tanık beyanları birlikte değerlendirilerek davacının, A.B.ve A. B.ve S.U..arasındaki hukuki ilişkinin tespit edilmesi, davacının bu aracı kullanmaya everişli (C) sınıfı sürücü belgesi bulunduğu iddiasına göre de bu belgenin ilgili Emniyet Müdürlüğünden getirtilmesi, A.B.’a ait işyerinin 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı tarihin davalı Kurumdan sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Öte yandan tespit davasının kamu düzenini ilgilendirdiği de nazara alınarak davanın dava dışı kireç ocağı işyeri sahibi A.B.’ın hak alanını da ilgilendirdiğinden davaya yöntemince katılması sağlanarak, göstereceği kanıtlar toplanıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum ile davalı S.U.’nun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde S.U.ya iadesine,12.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.