Davacı, murisinin iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara,kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere ve özellikle davacı B. Ü."nun Bağ-Kur"dan yaşlılık aylığı alması sebebiyle 506 sayılı Yasa"nın 24. maddesi gereğince, kardeşler H., A. A., E.ve E.Ü"nün ise 506 sayılı Yasa"ya göre hak sahibi olmamaları nedeniyle ölen sigortalıdan iş kazası sigorta kolundan ölüm aylığı bağlanmasının mümkün olmadığının anlaşılmasına göre bu davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacılar N, D, C ve D.Ü"nün maddi zararlarının SGK."ca bağlanan gelirin en son peşin sermaye değeri ile karşılanmakla, davacı anne ve kardeşlerin ölen sigortalıdan sağlığında destek aldıkları ispat edilemediğinden maddi tazminat istemlerinin reddine, dava dilekçesinde maddi ve manevi tazminat istenirken talebin karışık olması sebebiyle davacı tarafa önel verildiği halde 05.01.2006 tarihli açıklama dilekçesinde manevi tazminat konusunda beyanda bulunulmadığından manevi tazminat istemleri hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden sigortalının davalı şirkete ait inşaat işyerinde çalışırken 22.05.2005 gününde raydan çıkan kule vinçin devrilmesi sonucu öldüğü, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda işverene %100 kusur izafe edildiği, ölen işçinin kusursuz olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde davacı eş ve çocuklar ile davacı anne ve kardeşlere maddi ve manevi zararları karşılığı 19.07.2005 tarihinde 1.000,00 YTL., 22.07.2005 tarihinde 45.000,00 YTL. olmak üzere toplam 46.000,00 YTL. ödeme yapıldığını bildirmiş ve davacılardan N. Ü."ye toplam 46.000,00 YTL. ödeme yapıldığına ilişkin banka makbuzlarını ibraz etmiş, davacılar vekili temyiz dilekçesinde davalı şirket tarafından 22.07.2005 tarihli "ibraname" ile davacı eş ve çocuklar için toplam 19.000,00 YTL. manevi, davacı anne ve kardeşler için toplam 7.000,00 YTL. manevi, davacı eş ve çocuklar için toplam 20.000,00 YTL. maddi tazminat ödendiğini beyan etmiştir.
Birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir.İbra alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşmedir. Konu ile ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmaması gereğine sıkı sıkıya sarılarak halledilmesinde yarar vardır.
Maddi zararı ve kusur oranı hakkında kesin fikir sahibi olması mümkün olmayan hak sahiplerinin olaydan sonra verdikleri genel ve soyut açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan ibranameyi tümden geçerli saymak İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel ilkelerine uygun düşmeyecektir.
Kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlık bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumda ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacının karşılanmayan zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması böylece hesaplanacak miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.
Yapılacak iş; öncelikle davacılar vekili tarafından düzenlendiği kabul edilen 22.07.2005 tarihli ibranameyi getirtmek, ibranamede hangi davacıya ne miktar maddi ve ne miktar manevi tazminat ödendiğini belirlemek, ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacı eş ve çocukların karşılanmayan zararını aktüerya uzmanı bilirkişi aracılığıyla saptamak ( ödemenin yapıldığı tarihe göre SGK."ca davacılara bağlanan gelirin peşin sermaye değeri tenzil edilmek suretiyle), böylece hasaplanan miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki karşılanmayan zararı hangi oranda karşıladığını belirlemek, hüküm tarihine en yakın tarihteki ücret artışlarıda gözetilerek davacıların maddi zararını bilirkişiye hesaplatmak, bulunan miktardan SGK."ca bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihteki artışlarda nazara alınarak hesaplanan peşin sermaye değerini SGK."dan sormak suretiyle yasal indirimler yapılarak belirlenen karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktar ve talepte gözetilerek maddi tazminat istemi ile ilgili bir karar vermek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermektir.
Davacıların manevi tazminat istemlerine gelince; davacı tarafça ibraname ile davalı tarafından yapılan ödemenin temyiz dilekçesinde açıklanan miktarlarda davacıların manevi zararlarına karşılık yapıldığı kabul edilmektedir.
Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K"nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 Karar"ı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı Kararı"da bu doğrultudadır.
Gerçekten ibranamede yapılan ödemelerin bir bölümünün davacıların manevi zararları karşılığı yapıldığı anlaşılıyor ise manevi tazminat istemi manevi zarar miktarı açıklandıktan sonra artırılamayacağından davacılar manevi zararlarını aldığından manevi tazminat istemlerinin reddine karar vermektir.
3-Davacılar dava dilekçesinde her davacı için ne miktar manevi tazminat istendiğini açıkça belirttiği halde davacıların dava dilekçesinin maddi ve manevi tazminat yönünden karışık oluşu, verilen önele rağmen açıklama dilekçesinde manevi tazminatla ilgili bir beyanda bulunulmadığı gibi dosya içeriğine uygun düşmeyen bir gerekçe ile davacıların manevi tazminat istemleri ile ilgili olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması da mahkemenin kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yapılan toplam 46.000,00 YTL. ödemenin davacılar N., D., C.ve D.Ü.nun maddi zararlarına karşılık yapıldığının kabulüyle yukarıda açıklanan ilkelere uyulmaksızın hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.