Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/6585
Karar No: 2021/8637
Karar Tarihi: 20.09.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/6585 Esas 2021/8637 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/6585 E.  ,  2021/8637 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflar ve feri müdahil tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; üniversite öğrencisi iken uyku ve halsizlik şikayeti ile hastaneye gittiğini, burada kendisine kan tahlili yapıldığını, hastanede yapılan tahlillerde kandaki kreatin yani böbrek hastalığının normal diğerleri 0,7-1,20 iken kendisinde 16,9 değerinde çıktığını, tahlil sonuçlarına göre kronik böbrek yetmezliğine yakalandığının kendisine söylendiğini, 16/05/2014 tarihinde Erciyes Üniversitesine yatışı yapıldığını ve o gün ameliyata alınarak karnına Periton Diyaliz aleti bağlandığını, konu ile ilgilenen doktorların hastalığın sebeplerini bulmak için yaptıkları araştırma neticesinde, 23/06/2012 tarihinde davalı hastanede burun ameliyatı geçirdiği esnada alınan tüm tahlillerde dört ayrı değerin çok yüksek olduğunun, özellikle kronik böbrek yetmezliğine yol açan kreatin değerinin normal seviyesinin çok üstünde ve 4,4 mg-dl olduğunun görüldüğünü, buna rağmen burun ameliyatını yapan ve ameliyat öncesi tahlili isteyen davalı doktor ..."ın kendisini Nefroloji bölümüne yönlendirmesi gerekirken, bir an önce ameliyat yapma arzusu ile değerleri görmezden gelerek kendisini hayati tehlikeye sokacak şekilde burun ameliyatını gerçekleştirdiğini, kendisinin ve ailesinin tahlilin yapıldığı anda bu değerlerden ve risklerden haberdar edilmeyerek böbreğin daha az hasarlı olduğu bir anda tedavi imkanından mahrum kaldıklarını, 28/05/2014 tarihinde iki böbreğinin de iflas etmesi nedeniyle babası tarafından verilen böbreğin kendisine nakledilmesi ile hayata tutunmaya çalıştığını, organların uyum sağlama süreci nedeniyle halen hayati tehlike altında bulunduğunu, kendisinin ve ailesinin maddi ve manevi çok sıkıntılı günler geçirdiğini, üniversite sınavlarına giremediğini, özel ve paralı olan okulunu uzatmak zorunda kaldığını, halen ilaçlara bağlı olarak yaşamak zorunda kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000 TL maddi ve 40.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

    Davalılar; davacıya yapılan burun ameliyatının 25/06/2012 tarihinde gerçekleştirildiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, yapılan ameliyatta herhangi bir eksikliğinin olmadığını, hastane ve hekimin eylemleri ile gerçekleştiği iddia edilen sonucun meydana gelmesinde illiyet bağı da bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
    Feri müdahil Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi; dava konusu olayda tıbbi uygulama hatası bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
    Mahkemece, davalı doktorun aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesinin davacının mevcut hastalığını olumlu ya da olumsuz etkilemediği, davacının uğradığı maddi zarardan davalı doktorun sorumlu olmadığı ancak davalı doktorun aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesinin manevi tazminatı gerektirdiği gerekçesiyle davanın maddi tazminat talebi yönünden reddine, manevi tazminat talebi yönünden kısmen kabulü ile 4.000 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraflar ve feri müdahil tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davacının tüm, davalılar ve feri müdahilin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Davanın temeli, doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. Dava, davalı ... hastane ve doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titizlik ve özen göstermeyen bir vekil, vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır (TBK 502-510.md).
    Somut olayda; davacının, 25/06/2012 tarihinde davalı hastanede anestezi uygulanarak rinoplasti ameliyatına alındığı, rinoplasti ameliyatı öncesinde davacının değerlerinin ölçüldüğü ve böbrek yetmezliğine yol açan kreatin değerinin normal seviyesinin üstünde olduğunun fark edildiği ancak davalı doktor tarafından davacı hastanın bu konuda bilgilendirilmediği, nefroloji bölümünden konsültasyon istenmediği, davacının ise 12/05/2014 tarihinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı ve börek yetmezliği teşhisi konulduğu hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yargılama sırasında, içlerinde nefroloji uzmanının da bulunduğu farklı bilirkişi heyetlerinden alınan raporlarda; söz konusu ameliyat öncesinde hastanın böbrek fonksiyonlarının, böbrek hastalığının ileri evrelerini işaret ettiği ve bu evreden sonra yapılacak tedavilerin hastalığın gidişatını anlamlı biçimde değiştirmeyeceği, böbrek yetmezliği semptomlarının bariz ortaya çıkması ve transplantasyon yapılmasının yaklaşık iki yıl sonra olduğundan, bu anestezi ve ameliyatın böbrek yetmezliği ve ilerlemesini tetiklediğinin tıbben söylenemeyeceği, zamanında


    nefroloji uzmanına danışılarak müdahale edilmiş olsa dahi iyileşmenin garanti olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemece, mevcut bilirkişi raporları hükme esas alınarak, davacının halihazırda kendisinde var olan hastalığı nedeni ile maluliyeti bulunsa da, davaya konu rinoplasti ameliyatını yapan davalı doktorun aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesinin, maluliyetin oluşumuna sebep olmadığı, gerekli önlemler alınsa ve bilgilendirme yapılsa dahi söz konusu zararın zaten ortaya çıkacağı, bu haliyle doktorun kusuru ile davacının maluliyeti arasında illiyet bağının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ancak davalı doktorun kendisine yüklenen aydınlatma yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmeyerek davacının kişilik haklarına yönelik gerçekleştirdiği ihmalin manevi tazminat hakkını doğuracağı belirtilerek manevi tazminat davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki; manevi tazminata hükmedilebilmesi için yalnız eylem ile ortaya çıkan sonuç arasında illiyet bağı bulunması yeterli olmayıp, bunun yanında diğer şartların da bulunması gerekmektedir. Buna göre gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem ve bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır.
    O halde, mahkemece; gerek maddi gerekse manevi tazminat talepleri yönünden davalı doktorun eylemi ile davacının rahatsızlığı arasında illiyet bağı kurulamayacağı, maddi tazminat talebinin reddine karar verildiğine göre yine aynı gerekçe ile manevi tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği göz önüne alınarak davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davacının tüm, davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle kararın davalılar ve feri müdahil yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılar ve feri müdahile iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde davacı yönünden karar düzeltme yolu açık, davalılar yönünden karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi