3. Hukuk Dairesi 2020/6655 E. , 2021/8655 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıdan bağımsız bölüm satın aldığını, sözleşme uyarınca taşınmazın 30/12/2009’da teslim edilmesi gerektiğini, buna rağmen tapu devrinin 24/06/2010’da, fiili teslimin ise 30/06/2011’de gerçekleştiğini, internet sitesindeki reklamlara ve broşürlere güvenerek bağımsız bölümü satın aldığını, fakat bağımsız bölümün daha küçük ve ayıplı teslim edildiğini, yine ortak alanlarda yapılacağı taahhüt edilen işlerin bir kısmının hiç yapılmadığını, bir kısmının ise eksik yapıldığını, uyarılarına rağmen eksik ve ayıplı işlerin düzeltilmediğini, bu hususta mahkeme aracılığıyla tespit yaptırdıklarını iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, dairenin geç teslimi dolayısıyla fiili teslim tarihine kadar geçen 18 ay bakımından aylık 300 TL"den toplam 5.400 TL gecikme tazminatının, bağımsız bölümdeki ayıplar nedeniyle tespit edilecek alacağının ve ortak alanlardaki eksik işler nedeniyle arsa payı oranında talep edebileceği tespit edilecek alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı; taşınmazda eksiklik söz konusu olmadığını, tespit edilen eksikliklerin giderildiğini, kullanılan malzemelerin TSE garantili olduğunu, geç teslimin söz konusu olmadığını, davacının ödemeleri geç yaptığını ve kendi kusurundan yararlanmaya çalıştığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalı şirket ile davacı arasında 15/07/2014 tarihli protokol imzalandığı, böylelikle uyuşmazlık konularında yeni bir sözleşme yapıldığı ve davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hüküm; davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 07/02/2017 tarihli ve 2015/17014 E. 2017/1479 K. sayılı kararıyla; davacının dava dilekçesinde dört ayrı talebi olduğu, bunlar ayrı ayrı incelenmeksizin sadece ortak alanlara ilişkin protokol gerekçe gösterilerek davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilemeyeceği, tarafların delilleri toplanarak tüm talepler hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece; ayıp ihbar yükümlülüğünün süresinde yerine getirilmediğine dair savunmanın defi niteliğinde olup cevap süresi geçirilse dahi ileri sürülebileceği, davalının yazılı beyanında bu yönde savunması olduğu, davacının ayıp ihbarında bulunduklarını ispat edemediği, bu sebeple ayıp dolayısıyla haklarını kullanamayacağı, her ne kadar gecikme tazminatı talep edilmiş ise de dosya içinde sözleşme bulunmadığı ve taraflarca ibraz edilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Usuli kazanılmış hak; mahkemenin ya da tarafların yaptığı bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine ve diğeri aleyhine doğmuş, kendisine uyulması zorunlu haktır. Usuli kazanılmış hak kapsamında taraflardan yalnız birinin temyiz ettiği bir karar, temyiz eden aleyhine bozulamayacağı gibi taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine Yargıtay’ın taraf lehine verdiği bozma kararına uyan mahkemece temyiz edenin önceki kararla daha aleyhine olan bir hüküm verilemez. Bu doğrultuda “aleyhe hüküm verme yasağı”nın mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir.
Somut olayda; dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, yalnız davacı tarafça temyiz edilmiş ve davacı lehine bozulmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere, artık bozma kararına uyan mahkemece, davacı tarafın ilk hükme göre daha aleyhine olacak şekilde hüküm kurulamaz. Buna rağmen, bozmaya uyan mahkemece aleyhe hüküm verme yasağı ihlal edilerek davacının daha aleyhine olacak şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bunun yanı sıra, davalı tarafın cevap dilekçesinde ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı yönünde bir savunması olmadığı, taraflarca cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin de sunulmadığı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (dilekçeler aşamasında yürürlükte olan) 141. maddesi uyarınca ön inceleme aşamasından sonra iddia ve savunmanın genişletilemeyeceği, bu kapsamda davalının süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına dair savunmasının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile ileri sürülmesinin savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğu ve mahkemece dinlenmesinin mümkün olmadığı dikkate alınmaksızın karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Buna göre, mahkemece; davacının usuli kazanılmış hakkına riayet edilerek, önceki bozma kararı doğrultusunda taraf delilleri değerlendirilerek davacının talepleri hakkında karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığından bahisle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK."nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, Harçtan muaf olmasına rağmen davacıdan peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.