1. Hukuk Dairesi 2014/6738 E. , 2015/8792 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KUŞADASI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2013
NUMARASI : 2012/139-2013/428
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı K.. B.."in kayden maliki olduğu 3243 parsel, 88 numaralı "tripleks mesken" niteliğindeki taşınmazı, satış suretiyle eşi olan davalıya temlik ettiğini, devir işleminin muvazaalı olup davalının Türk vatandaşlığını kazanması için bedelsiz olarak yapıldığını, miras hakkından yoksun bırakıldığını, mal kaçırma amacıyla hareket edildiğini ileri sürerek tapu iptali ve miras payı oranında tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişme konusu taşınmazın gerçek bir satış işlemi ile edinildiğini, mal kaçırmak amacıyla temlik yapılmadığını ve muvazaa koşullarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satış işleminin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan K.. B.."in 10.03.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak kardeşi olan davacı ile eşi olan davalının mirasçı olarak kaldıkları, 3243 parselde bulunan 88 numaralı bağımsız bölüm murise ait iken, 19.10.2010 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
./..
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir.
Somut olaya gelince; davacı, dava konusu satış işleminin davalının Ukrayna vatandaşı olması sebebiyle Türk vatandaşlığına geçmesinde kolaylık sağlaması için yapıldığı, bedel ödenmediği ve kendisinden mal kaçırıldığı iddiasıyla eldeki davayı açmış, dinlenen davacı tanığı Hacere, murisin 5 adet taşınmazı olduğunu, bunlardan 3 adedini satıp parasını davalıya verdiğini, davacı ile davalı arasında geçimsizlik olduğunu, aralarında görülen tapu iptali - tescil ve boşanma davaları olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacı, davalının ise alım gücü olmadığını, davacıdan mal kaçırmak için taşınmazın devredildiğini beyan etmiş, davacı tanığı Semih, murisin çekişmeli taşınmazı davalının Türk vatandaşlığına geçebilmesi için devrettiğini, davalının satış bedelini ödemediği gibi muristen sürekli para istediğini, murisin davacı kardeşi ile arasının iyi olduğunu beyan etmiştir. Davalı tanıkları ise, murisin bu satış işleminden başka 2 evini daha sattığını, 1 evini de kardeşine verdiğini, murisin mallarını sürekli elden çıkardığını, dava konusu taşınmazın da elden çıkmaması için davalı tarafından bedeli ödenerek satın alındığını beyan etmişlerdir. Ayrıca halen muris adına kayıtlı İzmir İli Konak ve Çiğli ilçelerinde 2 daire ve 2 dükkan bulunduğu, murisin İzmir İli Konak İlçesi Üçkuyular mahallesinde bulunan 6335 ada 11 parsel 1 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payını 22.4.2008 tarihinde, 2898 ada 88 parsel 1 numaralı bağımsız bölümün 1/2 payını 30.12.2008 tarihinde davacının eşi olan Mahicihan Bereket"e satış yolu ile devrettiği, 5 adet taşınmazdaki paylarını da 2008 ve 2011 yıllarında 3. şahıslara satıp devrettiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarından, mirasbırakan Kemal kendisinden 33 yaş küçük olan davalı ile 10.3.2006 tarihinde evlendikleri, müşterek çocuklarının bulunmadığı, murisin davalının Türk vatandaşlığına geçebilmesi ve evlilik birliğinin devamını sağlamak için söz konusu temliki işlemi gerçekleştirdiği, evliliğin devamı sırasında pek çok taşınmazını elden çıkardığı, halen adına kayıtlı taşınmazların bulunduğu, davacı ile arasının iyi olduğu ve davacıdan mal kaçırmak amacıyla temlik yapıldığı iddiasının davacı tarafça kanıtlanamadığı görülmektedir.
../...
Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanununun 6. maddesi gereğince, "Herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir". Yine 6100 sayılı HMK"nın 190/1 maddesi gereğince, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
Hâl böyle olunca; iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.