3. Hukuk Dairesi 2021/5346 E. , 2021/8662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ..."a ait pansiyonu diğer davalı ... ile birlikte 01/04/2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiraladıklarını, bakımsız olan pansiyonu masrafları kendisine ait olmak üzere yenilediğini, eşyalar aldığını, daha sonra pansiyonun imar ruhsatı ve izni olmadığının ortaya çıkması nedeniyle elektrik ve su aboneliği alamadığını, kiralananın ayıplı olması sebebiyle ortaya çıkan hukuki engeller ve işletme engelleri nebeniyle 14/08/2012 tarihli ihtarname ile ortak olduğu davalı ..."ya feshi ihbarda bulunduğunu ancak davalı ..."nın diğer davalı ... yanında yer alarak pansiyonu bırakmadığını, pansiyonu kendisinin işleteceğini beyan ettiğini iddia ederek, kiralanana yapılan 25.108 TL masraf ile 30.000 TL kira bedeli olmak üzere toplamda 55.108 TL"nin davalılardan tahsiline ve verdiği senetlerin iadesini talep etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece; kira sözleşmesinin tarafı olmadığından davalı ... yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... yönünden kısmen kabulü ile 15.833,33 TL kira bedelinin ve 12.050 TL masraf bedelinin davalı ..."dan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair taleplerinin reddine, senetlerin iadesi talebi bakımından ise vazgeçme nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar; davalı ...’un temyizi üzerine Dairece verilen 08/10/2019 tarihli ve 2019/3976 E. 2019/7556 K. sayılı kararla; kiracılardan birinin fiilen kiralananı kullanmamasının tek başına kiracılık sıfatının sona ermesine yol açmayıp kiralananın tahliye edildiği sonucunu da doğurmayacağı, davacı tarafından kiralananın usulüne uygun bir şekilde tahliye edildiğinin ispat edilemediği gözetilerek kira bedelinin iadesi talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği, kiracının kiralanana yaptığı faydalı ve zorunlu giderlerden alınıp götürülmesi mümkün olmayan ve davalı kiraya veren tarafından benimsenenlerin yapıldıkları tarihler itibariyle bedellerini kiraya verenden ancak kiralananın tahliye edilmesi durumunda talep edebileceği, kiralananın usulüne uygun tahliye edilerek kiraya verene teslim edildiği ispatlanamadığından davacının faydalı ve zorunlu masraf bedeli talep edemeyeceği gerekçesiyle, bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; davacı kiracının kiralananı kullandığı 102 günlük kira bedeli 14.166,66 TL’nin peşin ödenen kira bedeli 30.000 TL’den mahsubuyla kalan 15.833,33 TL’nin davalılardan tahsiline ve kiracının kiralanana yaptığı masrafları talep edebilmesi için bu masrafların kiraya verenin mal varlığına geçmesi gerektiğinden davacının masraf bedelini isteyemeyeceği gerekçesiyle buna dair talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla, bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09/05/1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK). Bunun yanı sıra usuli kazanılmış hak, bozma kararına uyulmasıyla doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalması ile de doğabilir.
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, taraflarca ileri sürülmemesi durumunda dahi Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi de bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda; bozma kararında da açıkça belirtildiği üzere davacı, kiralanını tahliye ettiğini ispat edemediğinden peşin ödenen kira bedelinin iadesini isteyemeyeceği gibi kiralanana yaptığı faydalı ve zorunlu masraflara ilişkin bedeli de talep edemez. Mahkemece, bozma kararı doğrultusunda, davacı tarafça kiralananın tahliye edildiği ispatlanamadığından hem kira bedelinin iadesi talebinin hem de masraf talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, peşin ödenen kira bedellerinin iadesi yönünden kısmen kabul kararı verilmesi, davalı ... bakımından usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup bozmayı gerektirmiştir.
Yine davalı ... yönünden; bozma öncesinde davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ve bu karara karşı davacı tarafça temyiz yoluna başvurulmamış, davanın reddine dair karar kesinleşmiş ve bu yönde davalı ... lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Buna göre mahkemece; davalı ... aleyhine açılan davanın reddine dair kararın kesinleştiği gözetilmeksizin, bu davalı bakımından da davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.