3. Hukuk Dairesi 2020/6462 E. , 2021/8669 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının ihtiyacı olan 800 adet meme işaretleme iğnesinin alımı konusunda teklif edilen fiyattan ve Galiani markasından olmak üzere taraflar arasında sözleşme imzalandığını, akabinde ilk parti olarak 30 adet ürünün teslim edildiğini ancak, bu ürünlerin istenilen özellikte olmadığı gerekçesiyle davalı tarafından iade edildiğini, bunun üzerine yine davalının talebi ile Bloodline marka ürünlerden acil ihtiyaç nedeniyle 10 adedinin hibe edildiğini, sonrasında 63 adet ürün teslim edildiğini ve bedelinin ödendiğini, devam eden süreçte davalıya teslim edilen 770 adet Galiani marka ürünlerin geri teslim alındığını, davalı ile aralarında sağlanan anlaşma gereğince Bloodline marka ürünlerin 17.11.2009 tarihinde davalıya teslim edilmesine rağmen davalıca bu ürünlerin de istenilen özellikte olmadığı gerekçesiyle iade edildiğini, ancak tüm dünyada kullanılan bu ürünlerin iade gerekçesinin gerçeğe uygun olmadığını belirterek; teslim edilen mal bedeli olan 22.744,26-TL"nin ihtarname tebliğ tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; davanın kabulü ile; 22.744,26-TL"nin temerrüt tarihi olan 26/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtay"ın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa "aleyhe hüküm verme yasağı" denir (KURU, Baki; İstinaf sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Ağustos 2016, s. 739-740). Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
Bu açıklamalar ışığında dava dosyası incelendiğinde iki kez bozma geçirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemenin 05/06/2012 tarih ve 2010/60 Esas ve 2012/229 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulü ile 22.744,26-TL nin davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 25.03.2013 tarihli ve 2012/29111 Esas-2013/7384 Karar sayılı ilamı ile “... bilirkişi raporlarında, dava konusu ürünlerin reddine dair davalı kurum çalışanı radyoloji uzmanları tarafından hazırlanan raporlardaki uygulama sorunlarının mevcut olup olmadığının ürünler üzerinde uygulama yapılarak incelenmediği, bilirkişi raporlarının tarafların itirazlarını karşılar mahiyette bir inceleme sonucu hazırlanmadığı sonucuna varılmıştır. Bu itibarla mahkemece dava konusu ürünlerin kullanımında sorunlar olduğuna dair iddiaların açıklığa kavuşturulması amacıyla meme tel lokalizasyonu işlemini yapan uzman radyoloji hekimlerinden oluşan bir bilirkişi heyeti oluşturularak, ürünler üzerinde uygulama yapılmak suretiyle ürünlerin söz konusu tıbbi işlemin yapılmasında aranan teknik özellikleri haiz olup olmadığı tespit edilerek sonucuna uygun karar verilmesi...” gerekçesiyle bozulmuştur. Bu kez mahkemenin 10/07/2014 tarih ve 2013/443 Esas-2014/265 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, 22.744,26 TL nin davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiş ve yine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi’nin 03.11.2015 tarihli ve 2014/40128 Esas ve 2015/31720 Karar sayılı ilamı ile “...Somut olayda tefhim edilen kısa kararda “22.744,26 TL’nin temerrüt tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” belirtilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararın hüküm kısmında “davanın kabulü ile 22.744,26 TL nin davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiş olması nedeniyle, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece 05/06/2012 tarih ve 2010/60 Esas ve 2012/229 Karar sayılı ilk hükmü davalının temyiz itirazları değerlendirilip sadece dava konusu ürünlerin kullanımında sorunlar olduğuna dair iddiaların açıklığa kavuşturulması amacıyla meme tel lokalizasyonu işlemini yapan uzman radyoloji hekimlerinden oluşan bir bilirkişi heyeti oluşturularak, ürünler üzerinde uygulama yapılmak suretiyle ürünlerin söz konusu tıbbi işlemin yapılmasında aranan teknik özellikleri haiz olup olmadığı tespit edilmesi yönünden dosyanın bozulduğu ve faiz başlangıcı konusunda davacının temyizi olmadığı, faizin dava tarihinden itibaren işlemesi bakımından kararın kesinleştiği gözetilmeyerek, davalının aleyhine sonuç doğuracak ve usuli kazanılmış hakkını ihlal edecek nitelikte 22.744,26 TL"nin temerrüt tarihi olan 26/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Ne var ki, ikinci bentte belirtilen yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması HUMK 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının 1. bendinin 1. satırında yer alan "temerrüt tarihi olan 26/12/2009 tarihinden itibaren" söz ve rakamının çıkartılmasına, yerine "dava tarihinden itibaren" ifadelerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.