3. Hukuk Dairesi 2020/11425 E. , 2021/8687 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... Yapı İnş. Paz. A.Ş. aralarındaki ayıplı maldan kaynaklanan değer kaybı davasına dair Bakırköy 2. Tüketici Mahkemesinden verilen 12/11/2018 tarihli ve 2017/681 E. 2018/1399 K. sayılı hükmün bozulması hakkında Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 25/02/2020 tarihli ve 2019/2277 E. 2020/2697 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile imzaladıkları “... Sitesi konut projesi inşaat ve satış vaadi sözleşmesi” ile 360.000 TL bedelle bir adet daire satın aldığını, satış bedelini ödediğini ve 19.09.2013 tarihinde kat irtifakı tapusunu aldığını, davalının bu proje için oluşturduğu internet sitesinde lüks konut olacağının taahhüt edildiğini, satış vaadi sözleşmesinin 2. maddesine göre de davalının birinci sınıf konut yapma taahhüdü altına girdiğini ve buna göre bedel tahsil ettiğini, ancak inşaat bitirilip daire tapusu verildiğinde dairenin taahhüt edilen lüks konutlarla hiç ilgisinin olmadığını, en ucuz malzeme ile yapıldığını gördüğünü, teslim alır almaz davalı ile irtibata geçtiğini, ancak sonuç alamadığını ileri sürerek ödemiş olduğu bedelden ayıplı ifa nedeniyle şimdilik 50.000 TL indirim yapılarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yapılan konutların taahhüt edilen niteliklere sahip olduğunu, herhangi bir ayıp ya da eksik iş bulunmadığını, aksi kabul edilse dahi davacının ihbar yükümlülüğüne uymadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın, davalı tarafındna temyizi üzerine 13. Hukuk Dairesi tarafından bilirkişi raporunun yetersiz olduğundan bahisle açık ve gizli ayıpları gösterir şekilde rapor alınarak davalının bu kapsamda ayıp ihbarına yönelik itirazının değerlendirilmesi gerektiği gerekçe gösterilmek suretiyle bozaulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, açılan davanın kısmen kabulüne 26.685,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş, hükmün taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 25/02/2020 günlü ve 2019/2277 E- 2020/2697 K. sayılı ilam ile, davacı tarafça gerek hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi ile ve gerekse temyiz dilekçesi ile benzer dosyalarda alınan ve temyiz incelemesinden de geçerek kesinleşmiş olan hüküm ve o hükümlere esas teşkil eden bilirkişi raporları ile dava konusu edilen aynı nitelikteki taşınmazlara aynı ayıplar için daha yüksek meblağlarda bedel
indirimi oranlarının ve bedellerinin belirlenmiş olduğunun ileri sürüldüğü, davacının somut gerekçeye dayalı bu itirazının karşılanmamış olduğu, mahkemece davacı vekilinin itiraz ve temyiz dilekçeleri ile dile getirmiş olduğu mahkeme dosyalarının dosya arasına alınarak bu husustaki davacı itirazlarını karşılayacak mahiyette ve konusunda uzman üç bilirkişiden oluşturulacak heyet eliyle taraf ve yargı denetimine elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiş, kararın düzeltilmesi davalı tarafından talep edilmiştir.
1- Mahkeme kararındaki gerekçelere göre, HUMK"nın 440 ıncı maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymayan davalı tarafın sair karar düzeltme isteminin reddi gerekir.
2- Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay"ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681K. sayılı ilam).
Somut olayda; mahkemece ilk olarak davanın kısmen kabulüne, 26.685,00TL’nin davalıdan tahsiline ilişkin verilen karar sadece davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı bu kararı temyiz etmemiş olup mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla, önceki mahkeme kararı ile ilgili olarak hükmedilen miktar yönünden davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Hal böyle olunca davacının ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne, 26.685,00 TL’nin davalıdan tahsiline yönelik olarak verilen ikinci kararını miktar yönünden temyiz etmesinde hukuki yararı bulunmamaktadır. Davalının ayıp ihbarının süresinde yapılmadığına ilişkin itirazları yönünden yapılan değerlendirmede ise; davaya konu taşınmazın 24.12.2013 trihinde teslim edildiği, eldeki davanın 13.12.2013 tarihinde açıldığı gözetildiğinde ayıp ihbarının sürsinde olduğunun kabulü gerekir. Esasen ilk derece mahkemesinin kabulü de bu yönde olup, mahkemece verilen kararın yerinde olduğunun anlaşıldığı bu defaki incelemeden anlaşılmakla (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin bozma ilamının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair karar düzeltme isteminin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 25/02/2020 günlü ve 2019/2277 E- 2020/2697 K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve kararın yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA, 1.709,55 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 21.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.