Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2007/19950
Karar No: 2008/15197

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2007/19950 Esas 2008/15197 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2007/19950 E.  ,  2008/15197 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir 2. İş Mahkemesi
    TARİHİ : 04/07/2007
    NUMARASI : 2005/696-2007/372

    Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 1.12.1976 tarihli olduğunun tesbitine  karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine  karar vermiştir.
    Hükmün  davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.  
    Davacı, Y.M. unvanlı iş yerinde 01.12.1976  tarihinde  bir gün süre ile çalıştığının ve sigortalılık başlangıç tarihinin 01.12.1976 olduğunun  tesbitini istemiştir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
    Davacıya ait 01.12.1976 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı kuruma verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Hizmet tesbiti davalarında fiili çalışmanın ıspatı için öncelikle bordro tanıklarının dinlenmesi,bu tanıklar bulunmadığı yada ifadelerinin yetersiz görüldüğü hallerde mahkemece resen araştırılarak tesbit edilecek komşu işyeri sahibi veya komşu işyeri bordrolarına geçmiş kişilerin tanık sıfatıyla çağrılıp dinlenilmesi,bununla da sonuca gidilemediği takdirde davacının  gösterdiği tanık anlatımları  değerlendirilerek bir  sonuca varılması  gerekir.
    Somut olayda; işyeri dosyasının imha edildiği, işverence ihtilaf konusu dönemle ilgili dönem bordrosunun Kuruma verilmediği ve bu nedenle bordro tanıklarının dinlenemediği,mahkemece yaptırılan zabıta araştırmasında komşu işyeri sahibi olarak tespit edilip bilgisine başvurulan F.E.isimli kişinin olayla ilgili bilgisinin olmadığı anlaşılmıştır.Ancak davacı tarafından dinletilen tanıklar aynı işyerinde davacı ile birlikte üç ay çalıştıklarını,işyerinin kendilerini sigortalı göstermediğini,davacının aynı işyerinde çalıştığını bildirmişlerdir. Her ne kadar işe giriş bildirgesindeki  imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmışsa da, bilirkişinin grafoloji uzmanı olmadığı dosyadaki belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.Davacının işe giriş bildirgesindeki evlenmeden önceki soyadı B. olup,imzası da o şekilde atılmıştır.Oysa bilirkişi incelemesi için alınan tatbik imzasında davacının soyadı T.olduğundan imzası da evlenmekle T.soyadına göre alınmıştır.Bu durumda bilirkişi incelemesinin eksik yapıldığı ortadadır.Kaldı ki,imzanın davacıya ait olmaması fiili çalışmanın olmadığına karine değildir.Çünkü, işe giren kişi yerine, muhasebeci,işveren vs. kişilerce işçi yerine imzaların atıldığı da bir gerçektir. Mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan sonuca varıldığı ortadadır.           
    Yapılacak iş; öncelikle SGK ilgili Müdürlüğü"nden davalıya ait işyerinin açık adresi ve sigorta numarası açıkça yazılarak komşu işyerleri sorulmalı, komşu işyerlerine ait 1976 yılı 4. döneme ilişkin dönem bordroları getirtilerek komşu işyeri sahipleri veya komşu işyeri bordrolarına geçmiş kişiler tespit edilerek tanık olarak beyanları alınmalı, davacının bildirgenin verildiği tarihte veya yakın tarihte banka, nüfus müdürlüğü, tapu müdürlüğü, okul, evlenme dairesi, seçim müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlarda imzası bulunan belge asılları getirtilerek, Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinde işe giriş bildirgesindeki imza ile mukayesesi yaptırılmalı, soruşturma genişletilerek tüm deliller birara da değerlendirilip fiili çalışma olup olmadığı konusunda bir sonuca varılmalıdır.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacının  bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 06.10.2008  gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi