3. Hukuk Dairesi 2021/3571 E. , 2021/8700 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki muarazanın men"i davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olup, bu defa davacı vekili tarafından eski hale getirme talebinde bulunulması üzerine, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; şirketlerine ait hastanede ... isimli hastanın acil serviste tedavi edildiğini, daha sonra davalı kurumun gönderdiği yazı ile hastanın kardeşi ... adlı kişinin abisi ..."nın kimliği kullanarak hastanede tedavi olduğunun, hastanın kimlik doğrulamasının yanlış yapıldığının, bu durumun Sağlık Uygulama Tebliği ve kurum ile aralarında yapılan sözleşmeye aykırı olduğu gerekçesi ile şirkete 43,74 TL tedavi giderinin iadesinin talep edildiğini ve 20.000 TL cezai şart uygulanacağının bildirildiğini, uygulamada kimlik tespitinin hastane görevlisinin kimliğe bakıp fiziki durum ile kontrol etme ile yapıldığını, abisinin kimliğini kullanan şahsın genetik ve kan bağı düşünüldüğünde kimlikteki fotoğraflar ile kimlik bilgileri birlikte değerlendirildiğinde şirketlerinin gerekli mevzuata uygun ve özenli şekilde hareket ettiğinin anlaşılacağını belirterek; 01/10/2014 tarihli cezai işlemin tedbiren durdurulmasını, cezai işlemin iptali ile şirketin davalı kuruma borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı; kurum tarafından yapılan inceleme sonucunda rapor düzenlendiğini, Medula sisteminde yapılan inceleme neticesinde ... adına 2012 yılı içerisinde günde 5-6 kez olmak üzere yüzlerce takip alındığı, davacı tarafın gerek 5510 sayılı kanun gerek SUT gerek ise davalı kurum ile yapılan sözleşme gereklerine aykırı hareket ettiğini, sözleşmenin 11.1.2, 10.1, 10.2. maddeleri gereğince davacı hastanenin 43,74 TL yersiz ödeme ve 20.000 TL cezai işlemden dolayı sorumlu olduğunu, davaya konu işlemin bizzat davacının kabul ettiği protokol hükümleri çerçevesinde gerçekleşmiş kanuni zorunlu bir işlem olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine dair verilen taraflara tebliğ edilerek 03/12/2020 tarihinde kesinleştirilmiştir.
Bilahare davacı vekili 29/03/2021 tarihli dilekçesi ile büro avukatlarından birinin 20/11/2020 tarihinde Covid 19 testi yaptırdığını ve ertesi gün pozitif çıktığını; 25/11/2020 tarihinde sekreterin testinin pozitif çıkması ve akabinde iki avukatın testinin 04/12/2020 tarihinde pozitif çıkması nedeniyle karantina sürecinin uzadığını, taraflarına gönderilen e-tebligatın sistemden açılamadığını, 21/03/2021 tarihinde icra dairesinden gönderilen ödeme emri sonrası 25/03/2021 tarihinde karardan haberdar olunduğunu belirterek, eski hale getirme talebinde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK"nın 95 inci maddesinde; "Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.", 96 ncı maddesinde; "Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir. İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun müteakip 97 nci maddesinde ise; eski hale getirme dilekçesinde talebin dayandığı sebepler ile bunların delil veya emarelerinin gösterileceği belirlenmiş, 98 nci maddesinde ise, temyiz yoluna başvuru hakkının düşmesi hâlinde ise eski hale getirmenin Yargıtaydan talep edileceği öngörülmüştür.
Davacı vekili, her ne kadar bürodaki avukat ve çalışanının Covid 19 testinin pozitif çıkması nedeniyle karantina sürecinin uzadığını, bu sebeple de temyiz kanun yoluna müracaat edilemediğini belirtmiş ise de, davacı tarafından elde olmayan nedenlerle kanunda belirtilen ya da hakim tarafından kesin olarak belirlenen süre içinde gerekli işlemin (temyiz işleminin) yapılamadığı kanıtlanamamıştır.
Hal böyle olunca, davacı tarafından HMK"nın 95 inci maddesinde değinildiği üzere elde olmayan nedenlerle kanunda belirtilen süre içinde gerekli temyiz işleminin yapılamadığı kanıtlanamadığına, ayrıca eski hâle getirme talebinin de Kanunda öngörülen süre içinde yapılmamış olmasına göre, 6100 sayılı HMK"nın 95 ve devamı maddelerinde sınırlı bir şekilde belirtilen eski hale getirme koşulları somut olayda oluşmadığından, eski hale getirme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin eski hale getirme talebinin REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.