1. Hukuk Dairesi 2015/7695 E. , 2015/9114 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TEKKEKÖY(KAPATILAN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/07/2008
NUMARASI : 2006/21-2008/161
Taraflar arasındaki davadan dolayı Tekkeköy (Kapatılan) Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 24.07.2008 gün ve 2006/21 Esas 2008/161 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 12.01.2015 gün ve 2037-89 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları Ahmet maliki olduğu 399 parsel sayılı taşınmazı 8.9.2000 tarihinde davalı Ömer"e satış yolu ile temlik ettiğini, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığını ve ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak satış yapıldığını ileri sürerek tapunun iptali ile eski hale getirilmesine karar verilmesini istemişler; mirasçılardan Hüseyin, Havva, Fatma, Ayşe ve Emine yargılama sırasında davaya muvafakat ettiklerini, satış işleminin anneleri Zekiye"nin isteği doğrultusunda muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemişler, mahkemece mirasçı Hüseyin"in müdahale isteği kabul edilmiştir.
Davalı, murisin akli dengesinin yerinde olduğunu ve satış işleminin gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu, muvazaa iddiası ispat edildiğinden ehliyetsizlik iddiasının araştırılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle davacılar ve müdahil davacı Hüseyin yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Dairece karar; “Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra davacı tarafından dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için talep olmaksızın resen görevli mahkemeye gönderilmesinin doğru olmadığı, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacılar vekili, Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilmesinden sonra dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için süresinde başvuruda bulunduğunu belirterek Dairece verilen bozma kararının düzeltilmesini istemiştir.
Gerçekten dosya kapsamından, Tekkeköy Sulh Hukuk Mahkemesince 21.11.2005 tarihinde görevsizlik kararı verildiği, kararın 9.1.2006 tarihinde kesinleştiği, 19.1.2006 tarihinde davacılar vekili tarafından dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebini içerir dilekçe verildiği anlaşılmakta olup, bu durumda Dairece verilen bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu açıktır.
./..
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olaya gelince; davacılar, çekişme konusu taşınmazın terekeye iadesi isteği ile eldeki davayı açmışlardır. Bu durumda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, mirasbırakan Ahmet Odabaş"ın dava dışı mirasçıları bulunmaktadır.
Hâl böyle olunca; davaya katılmayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK"nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu, ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenmesi gereğinin ortadan kalkacağı gözetilmeksizin murisin işlem tarihinde fiil ehliyetinin olup olmadığı saptanmadan sonuca gidilmesi de isabetsizdir.
Anılan bu hususlar karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davacılar vekilinin karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 12.01.2015 gün ve 2014/2037 E-2015/89 K. sayılı bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve yerel mahkemenin 24.07.2008 gün ve 2006/21 E-2008/161 K. sayılı kararının açıklanan bu nedenlerle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.