Davacı, icra işlemlerinin durdurulması ile tebligatın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacı şirkete haciz bildirisi ile ilgili yapılan tebligatın geçersiz olduğundan iptali ile tebliğ tarihinin 2.2.2007 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Davalar mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre eda, tespit ve inşai olmak üzere üçe ayrılır. Eda davasında davacı taraf, davalı tarafın bir şey vermesini, bir şey yapmasını veya bir şey yapmamaya mahkum edilmesini isterken, tespit davasında ise amaç sadece bir hukuki ilişkinin (münasebetin) var olup olmadığının tespit altına alınmasıdır. Tespit davası eda davasının öncüsüdür. Henüz şartları tamam olmadığı için açılamayan eda davası için ilerideki hukuki ilişkinin belli edilmesi bakımından kesin delil olarak kullanılmak üzere tespit davası açılabilir. Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa ya da sağlanmak zorundaysa o zaman davacının (o konuda ) tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Kaldı ki tespit davasında yalnız tespit hükmü verilir, ayrıca eda hükmü verilemez.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı E.Dershanesi Özel Eğitim Kurumları Limited Şirketi"nden alacağı olan dava dışı H.S.isimli şahsın davalı kuruma olan prim borçlarından dolayı, davacı adına 5.12.2006 tarih ve 139548 sayılı haciz bildirisinin düzenlendiği ve 12.12.2006 tarihinde davacı işyerinde çalışan sekreter İ. A.’a imzası karşılığında tebliğ edildiği, sekreterin bu tebliğatı şirket yetkililerine vermemesi nedeniyle davacı şirketin bilahare kurum icra takip servisinden kendisine gönderilen haciz bildirisi ve icra takibinden 2.2.2007 tarihinde alacaklı Kurumun telefonu üzerine haberdar olduğunu iddia ederek bu davayı açtığı davacı şirkete haciz bildirisine itiraz etmemesi sebebiyle, 29.1.2007 tarihli 10708 sayılı ödeme emrinin gönderildiği ancak tebliğine ilişkin belgenin dosya içinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Yasa"nın 79. maddesinde haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahsın; borcu olmadığı veya yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddia da ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorunda olduğu, üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, malın elinde ve borcun zimmetinde sayılacağı ve hakkında bu kanun hükümlerinin tatbik olunacağı, herhangi bir nedenle itiraz süresini geçirmesi halinde üçüncü şahsın haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorunda olduğu aynı Yasa"nın 58. maddesinde ise kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait işlere bakan vergi itiraz komisyonu (iş mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabileceği bildirilmiştir.
Somut olayda davacı şirket ödeme emrinin iptali istemiyle açacağı davada haciz bildirisinin usulüne uygun tebliğ edilmediği, tebligatın geçersiz olduğu itirazında bulun ödeme emrinin iptalini isteyebileceğinden ve o davada bu husus ön mesele olarak görüşülebileceğinden böyle bir tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı SGK Başkanlığı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.