3. Hukuk Dairesi 2016/20018 E. , 2017/9237 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı il...2. Asliye(Aile) Mahkemesinin 2015/1639-1644 e.k. sayılı 08/12/2015 tarihli ilamıyla boşandıklarını, protokol gereği 1.250,00 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul ettiğini, boşanma sürecinde çalıştığı şirketin iflası nedeniyle işten çıkarıldığını, daha sonra çalıştığı yerdeki maaşının daha düşük olduğunu, anlaşmalı boşanma sırasındaki maaşına güvenerek nafaka miktarını taahhüt ettiğini, kredi borçlarının bulunduğunu, ödeme gücünün olmadığını belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, mümkün olmadığı takdirde aylık 250,00 TL’ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, yoksulluk nafakasının kaldırılma şartlarının oluşmadığını, anlaşmalı boşanma nedeniyle yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, velayeti kendisine bırakılan müşterek çocuklar lehine iştirak nafakası talep edilmediğini, davacının işten ayrıldığı tarihte boşanma davasının açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin reddine, indirilmesi talebinin kısmen kabulü ile aylık 500,00 TL’ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK"nun 175. maddesine göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Aynı yasanın, 176/4. Maddesine göre de; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.
Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.
Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.
Somut olayda, dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların, .... 2. Asliye(Aile) Mahkemesinin 2015/1639-1644 e.k. sayılı 08/12/2015 tarihli ilamıyla boşandıkları, kararın 06/01/2016 tarihinde kesinleştiği, tarafların anlaşma protokolü doğrultusunda davalı lehine aylık 1.250,00 TL yoksulluk nafakasına ve her iki yılda üfe artışına hükmedildiği, eldeki davanın 14/04/2016 tarihinde açıldığı, davacının sgk kayıtlarına göre önceki işyerinden 01/12/2015 tarihinde ayrıldığı, bu dönem öncesi aylık 1.800,00 PEK ile çalıştığı, 02/12/2015 tarihinde yeni işyerine başladığı, aylık PEK miktarının 2.798,55 TL olduğu, 500,00 TL kira ödediği, davalının ise ev hanımı olduğu, geçimini babasının sağladığı, müşterek iki çocuklarının velayetinin davalı annede olduğu, boşanma ilamında iştirak nafakasına hükmedilmediği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece; davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı boşanma protokolü gereğince yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında, aradan geçen kısa süre içerisinde, davacının ekonomik durumunda olağanüstü bir değişiklik olmadığı gibi, tarafların ve özellikle davalının ekonomik durumlarında öngörülemeyen bir halin de yaşanmaması karşısında, yoksulluk nafakasının kaldırılması talebinin iyiniyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı açık olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.