Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/5548
Karar No: 2013/274
Karar Tarihi: 22.01.2013

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/5548 Esas 2013/274 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2012/5548 E.  ,  2013/274 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki şahsi iflas davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    -K A R A R-
    Davacı vekili, davalı ..in yönetim kurulu başkanı, ...in yönetim kurulu başkan vekili ve murahhas üye, ..in ise yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olduğu ..."nda ... fiktif işlemlerle gerçek kur riski oranının gizlendiğini, düzenlemelere aykırı olan bu uygulamadan ötürü uyarılmasına rağmen bankanın açık pozisyon tutma politikasını devam ettirerek kur riski yükümlülüğünü fiktif işlemlerle yerine getirdiğini, temerrüde düşen kredilerin yasal süre içerisinde takip hesaplarına alınarak gerçek karşılıklarının tesis edilmediğini, usulüne uygun olarak muhasebeleştirilmediğini, krediler toplamının, özkaynakların 20 katını aşamayacağı yönündeki düzenlemeye riayet edilmediğini, repo işlemlerinin usulüne uygun yapılmadığını ve muhasebeleştirilmediğini, satılabilir menkul kıymet stoğu üzerinde fon toplamak ve eldeki menkul kıymetleri, değerlerinin çok üzerinde satmak suretiyle açığa repo yapıldığını, sermaye piyasası mevzuatına aykırı olarak bankaya emanet edilen menkul kıymetlerin satıldığını, teminat olarak verildiğini, .."a kullandırılan kredinin gerçek mahiyetine uygun olarak muhasebeleştirilmediğini, kredi ilişkisinin kayıt dışı bırakıldığını, yönetim grubu şirketlerine kredi kullandırılarak sermaye arttırımının fiktif olarak gerçekleştirildiğini, Banka kaynaklarının sermaye taahhüdünde bulunan ortakların menfaatine olacak şekilde kullanıldığını, ..."de mukim beş firmaya kullandırılan kredinin gerçekte bu firmalara kullandırılmadığını, ortaklar tarafından Bankanın satın alınmasında ve sermaye borçlarının ödenmesinde kullanıldığını, anılan kredilerin kullandırıldığı 1991 yılından, Bankanın son faaliyet günü olan 22.04.1994 tarihine kadar bu kredilere herhangi bir faiz yürütülmediğini ve takibe geçilmediğini, söz konusu kredilerin, Kıbrıs"ta mukim ..."nın % 39,5 hissesi karşılığı kapatıldığını, ancak iştirak işleminin hukuken tamamlanmadığını, iştirak işleminden bir hafta sonra... tarafından anılan Bankaya el konulduğunu, iştirak edilen bankanın % 39,5 hissesinin kullandırılan krediye karşılık gelmediğini, yapılan işlemin Türk Parasının
    Kıymetini Koruma Kanunu ve ilgili mevzuata aykırı olduğunu, Banka yönetim kurulu üyesi .."in % 25"inden fazlasına sahip olduğu firmalara kredi kullandırıldığını, aynı şekilde diğer yönetim kurulu üyeleri ile genel müdür yönünden de 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 41/2 maddesine aykırı olarak kredi kullandırıldığını, ...tarafından yurt dışına transfer edilmek üzere verilen paranın transfer edilmeyerek Banka borçlarının kapatılmasında ve diğer bankacılık işlemlerinin finansmanında kullanıldığını, yeterli döviz rezervi bulunmadığı halde ... ile karşılıklı döviz değişimi ... taahhüdüne girildiğini, yurt dışı Banka"nın, taahhüdünü yerine getirmesine rağmen..."ın taahhüdünü yerine getirmeyerek haksız menfaat elde ettiğini, mali yapısının güçlendirilmesine olanak bulunmayan ... AŞ"nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul izninin Bakanlar Kurulu kararı ile kaldırıldığını, yönetim ve denetiminin ... AŞ"ye devredildiğini, TMSF tarafından Banka hakkında iflas davası açıldığını, davalıların, kanuna aykırı karar ve işlemlerle bankanın mali bünyesinin zayıflamasına, 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 68. maddesinin uygulanmasına sebebiyet verdiklerini ileri sürerek, 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 68. ve 69. maddeleri uyarınca davalıların şahsen iflaslarına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 16.09.2005 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davalıların 10.524.714,15 TL"den sorumlu oldukları belirtilerek şahsen iflaslarına karar verilmesi istenmiştir.
    Davalı ... vekili, müvekkilinin adresinin ... olması nedeniyle mahkemenin yetkisiz olduğunu, Banka hakkındaki iflas davası reddedildiğinden Banka yöneticilerine karşı dava açılamayacağını, 68. maddenin uygulanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı kesinleşmeden yöneticiler aleyhine şahsi iflas davası açılamayacağını, Banka borcunun yanlış hesaplandığını, müvekkilinin 68. maddenin uygulanmasına sebep olan kanuna aykırı karar ve işleminin bulunmadığını, kur riskine, açığa repo işlemlerine, banka hesaplarının tutulmasına, kullandırılan kredi miktarına, sermaye arttırımının fiktif bir şekilde gerçekleştiğine yönelik iddialara ilişkin, anılan işlemlerin genel müdürlük düzeyinde yürütüldüğünü, müvekkilinin bu tür işlemlerle ilgisinin bulunmadığını, bu konuda açılan ceza davalarında da müvekkilinin sanıklar arasında yer almadığını, Kıbrıs"ta mukim firmalara açılan kredilere dair müvekkilinin karar ve işleminin olmadığını, 68. madde uygulamasının söz konusu kredilerin kullandırıldığı tarihten üç yıl sonra gerçekleşmesi nedeniyle illiyet bağının bulunmadığını, müvekkilinin hissedarı olduğu firmalara kredi açılmasının, hisse oranı itibariyle mevzuata aykırı olmadığını,... tarafından gönderilen havale konusunda müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını açılan ceza davasında da müvekkilinin sanıklar arasında yer almadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... vekili, 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69. maddesini değiştiren KHK"nin dayanağı olan yetki yasasının iptal edildiğini, kaldı ki, 69. maddedeki koşulların oluşmadığını, İmpexbank hakkında verilmiş iflas kararı bulunmadığını, Bankanın bir başka bankaya devrinin veya başka bir bankayla birleşmesinin söz konusu olmadığını, bankanın kötü idaresinden bahsedilemeyeceğini, kötü idarenin sorumluluk için yeterli olmadığını, ayrıca kanuna aykırı işlem ve kararların olması gerektiğini, oysa kanuna aykırı karar ve işlem bulunmadığını, 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nu değiştiren 538 sayılı KHK"nın geriye etkili olarak uygulanamayacağını, İmpexbank hakkında 68. maddenin uygulanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali için dava açılıdığını, Swap işlemine ilişkin ceza davasının beraetle sonuçlandığını, karar ve işlemlerde ismi, imzası bulunan bir kısım yönetici
    hakkında dava açılmazken imzası olmadığı halde müvekkili hakkında dava açıldığını, Banka"nın faaliyetlerinin durdurulmasında Banka yönetim kurulu değil genel idarenin sorumlu olduğunu, paydaşların, Banka"nın mali bünyesini kuvvetlendirici çabalarının engellendiğini, ..."nın kötü yönetiminin zararın büyümesine yol açtığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi"nin 18.06.1996 gün ve 1996/2705-6233 sayılı ilamı ile " mahkeme kararına konu davanın hukuki sebebini oluşturan 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69.maddesinin 1, 2 ve 3.fıkraları Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiş bulunduğundan, bu kararda değinilen kişiler bakımından 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69.maddesinin eski şekli tekrar yürürlüğe girecektir. Bu durumda ise davalılar 3182 sayılı Kanun"un 512 ve 538 sayılı Kanun hükmünde Kararname ile değiştirilmeden önceki 69.maddesi uyarınca iflasa tabi olacaklarından mahkemece banka hakkındaki iflas davasının sonucu beklenmeli, bankanın iflasına karar verilmesi halinde davalıların işlemlerinin bankanın iflasına ne derece etkili olduğu saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir."gerekçesiyle bozulmuş olup, direnme kararı üzerine YHGK"nın 10.12.1997 tarih ve 19-665 E, 1016 K ilamı ile "davada uygulanacak olan 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69. maddesi, 512 ve 538 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler ile değiştirilmiş ve daha sonra bu Kanun Hükmündeki Kararnameler Anayasa Mahkemesi"nce iptal edilmiş olduğundan, anılan yasanın 60. maddesi yeniden ve kendiliğinden yürürlük kazanamaz. Bu yönde hukuki boşluk hasıl olmuştur. Açıklanan nedenlerle bu konuya ilişkin yerel mahkemenin direnme kararı usule ve yasaya uygun bulunmuştur. "Hukuki boşluğun" somut olay ve deliller çerçevesinde nasıl doldurulması gerektiğinin çözümüne sıra gelmiştir. Somut olayın kendine özgü önemi içinde vücut bulan zararın ağır ve telafisi güç nitelikte olduğu da gözden kaçırılmadığında sorumluluğun iflasla karşılanmasının kabulü, adalet duygularına da uygunluk arz etmektedir. Yine, konulan bu kural, Anayasa hükümlerine de aykırı olmadığı gibi, öngördüğü iflas bir ceza da değildir (Bkz. 4.3.1986 T. 1986/15 E.. 1986/5 K. R.G. 9.5.1986 sayı 19102). Ayrıca, 70, 512, 538 sayılı KHK"lerle anılan kişilerin şahsi sorumluluklarına gidilerek, şahsen iflaslarına mahkemelerce karar verilmesi yönünde yasa koyucunun sapma göstermeyen ısrarlı arzu ve iradesi ile; 538 sayılı KHK"nin iptalinin sadece 3991 sayılı Yetki Kanunu"nun iptaline dayanması, farklı bir anlatımla iptalin şeklen gerçekleşmiş olması, yasa boşluğunun doldurulmasında kurulumuzca yan hukuki olgular ve kaynaklar olarak ele alınmış, yararlanılarak değerlendirilmiştir. Medeni Kanun"un 1. maddesine dayanılarak vaz edilen kural, somut olaya uygulandığında davalıların iflasa tabi olacaklarının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, banka hakkındaki iflas davasının sonucu beklenilmeli, bankanın iflasına karar verilmesi halinde davalıların eylemlerinin bankanın iflasına ne derece etkili olduğu saptanmalı, hasıl olacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmeli, yerel mahkeme kararı bu nedenlerle bozulmalıdır." gerekçesiyle, kararın Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulduğu belirtilmiştir.
    Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonrasında; ...8. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 22.10.1996 tarih 758 esas, 1031 kararı sayılı ilamıyla, davalı .."in yönetim kurulu başkanı, ..."in Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Üye, ...l"in ise Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür olduğu ...ve ...nın ...iflasına karar verildiği,
    ıların sorumluluğuna ve dolayısıyla şahsi iflaslarına karar verilebilmesi için davalılar tarafından yapılan işlemlerin kanuna aykırı olması, kanuna aykırı işlem ve eylemlerle kasıtlı ve ağır kusurlu olarak bankanın zararına sebebiyet verilmesi, zarar ile davalıların hukuka aykırı ve kusurlu işlemleri arasında illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğu, davalılarca yapılan işlemlerin ve alınan kararların Bankacılık ilke ve teammüllerine aykırı olmasının tek başına yeterli olmadığı, kur riski uygulaması yönünden, davalıların konu ile ilgili cezai soruşturma sonucunda beraat ettikleri, kur riskinin asgari oran altında seyrettiği gözlenmekte ise de, ...tarafından bir uyarı yapılmadığı ve yaptırım uygulanmadığı, bu süreçte Türkiye mali piyasalarında yaşanan likidite darlığı ve diğer gelişmeler sonucunda döviz kurlarında beklenmedik düzeyde aşırı artışlar meydana geldiği, müflis bankanın bu süreçte maruz kaldığı kambiyo zararının l994 yılı ilk çeyreğinde Türk Lirasının ABD Doları karşısında %300 nispetinde değer yitirmesinden, diğer deyişle beklenmeyen devalüasyondan kaynaklanmış olduğu, davalı işlem ve eylemlerinin 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69.maddesinde işaret edilen " kanuna aykırı karar ve işlemleri ile banka hakkında 68.maddenin uygulanmasına sebep olmaları " koşulunun gerçekleşmediği, bankalarca tesisi gereken karşılıklar hakkında, kredi kullandırılan şirketler yönünden bilirkişi raporunda tek tek değerlendirmeler yapılmış, tahsil edilemeyen kredilerin tahsilinde gecikme bulunmasına karşın, 88/12937 sayılı Kararname gereğince karşılık ayrılmadığı, ancak söz konusu uygulamaya aykırılık hususunda ilgili Bakanlık tarafından bankaya 3182 sayılı Yasa"nın 79/2 maddesi uyarınca gerekli sürenin verilip verilmediği hususunda bir tespitte bulunulamadığı, ayrıca bu konu ile ilgili davalılar aleyhine kesinleşmiş bir mahkeme kararı da bulunmadığı, açığa repo işlemlerinin, bankanın hazine ve fon yönetiminden sorumlu birimin başındaki genel müdür yardımcısı ile banka genel müdürününün gözetim ve denetimi altında olduğu, bankanın maruz kaldığı sermaye piyası işlem zararının, sabit getirili ve düşük faizli hazine bonolarının yüksek faiz oranları üzerinde repo şeklinde fonlanması neticesinde ortaya çıktığı ve dolayısıyla olağanüstü işletme zararı olduğu, bu konuda da davalılar hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün bulunmadığı, 3182 sayılı Yasa"nın 69. maddesindeki koşulun gerçekleşmediği, banka sermaye artırımında kullanılmak üzere ..."a kredi açılmasına ilişkin sözleşmelerin dava dışı ... tarafından imzalanmış olmaları sebebiyle işbu davadaki davalıların bu olayda sorumlu olmadıkları, konu ile ilgili kamu davasında da davalıların beraatine karar verildiği, ...kası"na iştirak edilmesi konusunda açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldığı, bu olay nedeniyle de davalıların işlem ve eylemlerinin kanuna aykırılık unsurunu taşımadığı, ... A.Ş. ithalat bedelinin transfer edilememesinin bankanın ödeme güçlüğü içine düşmesinden kaynaklandığı ve bankanın malvarlığında bir eksilmenin (Hukuki anlamda zarar ) sözkonusu olmadığı, ayrıca iflas tarihinden sonra ... İflas İdaresince Tüpraş AŞ"nin 6.934.839,21 USD karşılığının faiziyle birlikte 24.12.2001 tarihinde ödediği, ... ile yapılan swap işlemi nedeniyle banka aleyhine bir zararın oluşmadığı, yapılan swap işlemi hakkında yönetim kurulunca alınmış bir kararın bulunmadığı, ... basiretli banka gibi hareket etmediğinden dolayı kendi kusuru sonucunda riske maruz kaldığı, konu ile ilgili ..7. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 1996 /153 Esas sayılı dosyasında beraat kararı verildiği, Banka"nın iflas dosyasında, mahkemenin verdiği depo kararı üzerine faizi ile birlikte toplam 1.621.172,86 TL"nin tahsil edildiği, sonuç olarak TMSF"nin Bankalar Kanunu"nun 68. maddesine göre ...
    .aracılığı ile ... AŞ."nin tasarruf mevduatı hesabı sahiplerine yaptığı ödemelerin tamamını müflis bankadan tahsil ettiği, böylece TMSF"nin müflis bankadan alacağının kalmadığı, Banka zararının büyük ölçüde Nisan l994 ve öncesinde ülkede yaşanan olağanüstü ekonomik kirizden kaynaklandığı, davacının iddia ettiği olayların pekçoğu yönünden davalıların o tarihte yürürlükte olan yasalarda tanımlanan ölçüde kanuna aykırı ve ağır kusurlu işlem ve eylemleri ile bankanın iflasına sebebiyet verdiklerinin somut verilerle ispatlanamadığı, kaldı ki iddia edilen Banka zararının Fon tarafından iflas masasından tahsil edildiği, aynı zarar tutarı için davalıların şahsi iflasları yoluna gidilemeyeceği, davalı ..in yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçılarının mirası reddettikleri, 14.04.2008 tarihli bilirkişi kurulu raporunun dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
    Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava, bankanın iflasına yol açan banka yöneticilerinin iflası istemine ilişkindir.
    Direnme kararını değişik gerekçe ile bozan ve uyulmasına karar verilen Hukuk Genel Kurulu"nca, 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69. maddesinin, 512 ve 538 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler ile değiştirildiği ve daha sonra bu Kanun Hükmündeki Kararnameler Anayasa Mahkemesi"nce iptal edilmiş olduğundan, anılan yasa maddelerinin yeniden ve kendiliğinden yürürlük kazanamayacağı ve doğan boşluğun giderilmesine ilişkin esaslara yer verildiği ve mahkemece yapılacak tartışmanın konusu ve kapsamı gösterildiği halde, gerek hükme esas bilirkişi kurulu raporunda gerekse mahkeme gerekçesinde 3182 sayılı Bankalar Kanunu"nun 69. maddeleri esas alınarak değerlendirme yapılması hatalı olmuştur.
    2-Kabule göre; Mahkemece, beraat kararı da davanın reddine gerekçe yapılmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir.Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK.nın 10.01.975 gün ve 1971/T-406 E., 1975/1 K. ; YHGK.nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E, 1985/21 K. sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakimini hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK.nun 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; ..., Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK"nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E, 243 K sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; ...
    BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir ..., Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.) Bu durumda, dava konusu işlem ve eylemlere ilişkin davalılar hakkında açılmış ceza dosyaları ve kesinleşmiş ilamlar getirtilerek, 818 sayılı BK"nın 53. maddesi (TBK"nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekirken, davalıların beraatlerine karar verildiği gerekçesiyle yetinilmesi doğru olmamıştır.
    Diğer yandan, Mahkemece, yargılama süresince farklı bilirkişi kurullarından rapor alınmış ise de; 11.09.2000 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davalılar hakkında 69. madde koşullarının oluşmadığı görüşü bildirilmiş, 06.01.2003 tarihli yeni bilirkişi kurulu raporu ile 04.03.2005 havale ve 07.11.2003 tanzim tarihli farklı bilirkişi kurulu raporunda da oyçokluğu ile aynı sonuca varılmış olup, bu raporlar TMSF ve müflis banka kayıtları incelenmeden, dosya ve ekleri incelenerek düzenlenmiş olduğundan hükme esas alınmaları olanaklı olmayıp, esasen mahkemece de hükme dayanak yapılmamıştır. 04.03.2005 havale, 14.02.2005 tanzim tarihli bilirkişi kurulu raporunda, oyçokluğu ile davalıların, müflis bankanın iflasında sorumluluklarının bulunduğu yönünde görüş bildirilmiş, hükme esas alınan 14.04.2008 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile 27.04.2010 ve 03.05.2011 tarihli ek raporlarda ise davalıların, anılan 69. madde koşulları oluşmadığından müflis bankanın iflasında sorumlu olmadıkları belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 266/1. (1086 sayılı HUMK"nın 275. ) maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun"un 282. (1086 Sayılı HUMK’nın 286.) maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmü, HMK"nın 281. (HUMK"nın 283.) madde hükmü uyarınca bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Somut olayda, mahkemece, raporlar arasında çelişki mevcut olmasına rağmen, yeni bir bilirkişi kurulundan önceki raporları değerlendirerek, çelişkiyi gideren bir rapor alınması gerekirken, hasıl olan çelişki giderilmemiş ve hükme esas alınan raporun önceki raporlardan üstün tutulma nedenleri gerekçede yeterince açıklanmamış, son raporun dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle yetinilmiştir.
    Bunun yanı sıra, mahkeme gerekçesinde, zararın, TMSF tarafından müflis bankanın iflas masasından tahsil edildiği belirtilmiş ve bu husus da davanın reddine dayanak yapılmış ise de; davacı vekilinin aksi yöndeki itirazları karşılanmadığı gibi bu konudaki gerekçe, somut kanıt ve kayıtlarla desteklenmeden, dayanakları yeterince gösterilmeden hüküm kurulması da isabetli olmamıştır.
    Bu durumda, davalılar hakkındaki ceza dosyaları ve kesinleşmiş ilamlar getirtilerek, 818 sayılı BK"nın 53. maddesi (6098 sayılı TBK"nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi, bilirkişi kurulu raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişi heyetinden açıklamalı, denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi