Davacı, 31.12.2002-7.3.2007 tarihleri arasında 2003 yılı 1. dönemdeki 45 günlük SSK hizmeti çıktıktan sonra esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1.Davacı, 31.12.2002 tarihinden davanın açıldığı 07.03.2007 tarihleri arasında 45 günlük 506 sayılı Yasaya tabi çalışması dışında kalan sürelerde 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece istem gibi davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.
Dosya içerisinde mevcut, sigorta sicil dosyalarından,davacının 05.01.2000 tarihinde geriye doğru 22.03.1985 tarihi itibari ile 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olarak tescil edildiği, 25.09.1998-18.01.2001 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu,29.11.1980 tarihinden itibaren oda kaydının,28.11.1984 tarihinden itibaren de Esnaf sicil kaydının devam ettiği,bu dönemde 19.12.1994-30.04.1995,01.05.1995-15.05.1995.01.01.2003-15.02.2003 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmalarının olduğu,davalı Kurumun davacıyı 1994-1995 yıllarındaki 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmasını dışlayarak 22.03.1985-18.12.1994,15.06.1995-31.12.2002 tarihleri arasında Bağ-Kur sigortalısı saydığı, ancak vergi kaydı olmadığından anılan sigortalılığı 01.01.2003 tarihinde 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışma ile sona erdirdiği anlaşılmaktadır.
Somut olayın davacının1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmaları ile çakıştığı görülmektedir.
Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ile Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı"nın 20.5.2006 gün ve 26173 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 16.4.2006 tarih ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile tek katı altında birleştirilmesine ve bu iki Kurumun Sosyal Güvenlik Kurumu"na devredilmesine bu Kanun gereğince Yönetim Kurulu oluşuncaya kadar devredilen kurumların yönetim kurullarının ilgili Mülga kanunları gereği görevlerini yapmaya devamı edecekleri yasanın yürürlüğe girdiği tarihte bu Kurumların tüm personelinin de görevleri ile birlikte Sosyal Güvenlik Kurumu"na devredildiği bildirilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında SSK ile Bağ-Kur devredilen kurumlar sıfatıyla varlığını sürdürmekte iken 24.11.2006 tarihinde olağanüstü genel kurulda yapılan seçim sonucunda yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi ve toplanması için gereken en az altı üyeden daha fazla üye göreve başlamakla devredilen kurumların tüzel kişilikleri sona ermiştir. Şu durumda davanın açıldığı 7.3.2007 tarihinde davada yasal hasım Sosyal Güvenlik Kurumu"dur. Ne var ki dava dilekçesinde dava tüzel kişiliği sona eren Bağ-Kur Genel Müdürlüğü"ne yönetilmiş, Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredilen tüzel kişiliği sona ermiş Bağ-Kur Genel Müdürlüğü avukatı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü"nden aldığı vekaletname ile davaya katılmış ve yalnızca davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalığı yönünde beyanda bulunmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu avukatı olan avukat Z.C."e bu Kurum"dan alınmış vekaletnamesini ibraz etmek ve davacının 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmaları konusundaki beyanlarını almak suretiyle yargılamaya devam olunarak bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve usulüne uygun taraf teşkili yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2.Kabule göre ise, gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp, çakışan sigortalılık olarak adlandırılan bu sorunu zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamında sigortalı olabilmesi için hizmet aktine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3.maddesinin I/f bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” (K) bendinde ise “ herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Yasa’nın 24.maddesinin I ve II. Fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşuluda getirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp önceden başlayıp devam eden sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/21-627 Esas, 2001/659 Karar ve 3.10.2001 günlü kararında önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu özellikle belirtilmiştir.
Somut olayda önceden başlayan ve devam eden 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığına değer verilmesi ve 2003 yılındaki 45 günlük 506 sayılı Yasaya tabi çalışmanın iptali gerekirken 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığa değer verilmesi de isabetsizdir..Kaldı ki davacı 2002 yılından sonraki primlerini de 5458 sayılı Yasa"dan faydalanarak ödemiş olduğundan 1479 sayılı Yasa"nın Ek.19.maddesinden yararlanma olanağı da bulunmamaktadır.Mahkemece bu yönün gözetilmemesi de kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.
O halde,davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.