Davacı, yatırmış olduğu primlere karşılık gelen günlerin hizmet süresine sayılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Uyuşmazlık, davacının 01.01.1992-01.10.1996 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece, davacının ihtilaflı dönemde vergi, mesleki kuruluş ve esnaf sicil kaydı olmadığı gerekçesiyle Bağ-Kur sigortalısı sayılmayacağının tesbitine karar verilmiştir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Davacının şahsi sicil dosyasının incelenmesinden, 25.11.1996 tarihli giriş bildirgesine istinaden, 25.05.1982 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının 18.05.1982-18.04.2006 tarihleri arasında Kurumca geçersiz sayılan Kahramanmaraş Sandalyeciler Odası kaydı, 24.01.1985-31.01.1992 tarihleri arasında esnaf ve sanatkar sicil kaydı ve 01.07.1986-31.12.1996 ile 01.10.1996-18.04.2006 tarihleri arasında vergi kaydı bulunmaktadır.
Ayrıca davacının, 15.07.1995-15.08.1995 tarihleri arasında ise 30 gün Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi zorunlu sigortalılığı bulunmaktadır. Davacı, oda kaydı da geçersiz sayıldığı taktirde uyuşmazlık konusu dönem olan 01.01.1992-01.10.1996 tarihleri arasında vergi kaydı, esnaf ve sanatkar sicili kaydı veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı bulunmadığından zorunlu Bağ-Kur sigortalısı değildir. Ancak davacı, 01.01.1992-01.10.1996 dönemine ait prim borç ve cezalarını Kurum’a yatırdığını iddia etmiş, dosya içerisindeki 24.01.2006 tarihli prim ekstresinde de 26.05.1982-30.11.1996 tarihleri arasında aralıksız sigortalı sayıldığı taktirde 30.11.1996 tarihi itibariyle 31.371.-YTL fazla ödeme olduğu belirtilmiştir. Davacının, 26.11.1996 tarihinden itibaren 26.02.2003 tarihine kadar devam eden prim ödemeleri de mevcuttur.
Davalı Kurum’un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması ve daha sonra davacının sigortalılığını iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Sosyal güvenlik kurumlarının anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. Bağ-Kur’un bu anayasal sosyal güvenlik ödevinin gereği olarak, sigortalısını uyarmaması sonucu, primleri tahsil edilen sürelerin 1479 sayılı yasaya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Yapılacak iş, 26.11.1996 tarihinden itibaren ödenen primlerin uyuşmazlık konusu dönemi de kapsayıp kapsamadığının başka bir deyişle, ne kadar sürenin primi olabileceğinin kurumdan sorularak, gerektiğinde, aktüerya uzmanı bilirkişiden bu hususta rapor alınarak sonucuna göre değerlendirme yapılmak, daha açık bir anlatımla, eğer davalı kurum geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmiş ve uzun süre bu primleri kullanmış ise, daha sonra davacının sigortalılığının iptal edilmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağından, davacının 01.01.1992-01.10.1996 tarihleri arasında da Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine; geçmişe yönelik prim tahsil edilmediği, edilmiş olsa dahi kurum tarafından uzun süre bu primlerin kullanılmadığının saptanması halinde ise şimdiki gibi bu sürelere ilişkin istemin reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.10.2008 gününde oy birliği ile karar verildi.