10. Hukuk Dairesi 2017/211 E. , 2017/2876 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, kesilen ölüm aylığı sonrasında yapılan takip nedeniyle Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, mahkemece verilen 26.10.2015 tarihli karar, dairemizin 07.03.2016 günlü ve 2015/23921 E.- 2016/2617 K. sayılı ilamıyla; “Mahkemece Kurum işlemine göre 10 yıllık sürenin geçmediğinden bahisle zamanaşımının geçmediği kanaati ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davalı kurumca 17.03.2005 tarihli işlemi ile davalı hakkında yasal takibe geçildiği, takip sırasında bir takım işlemler yapıldığı ve takipte yapılan her işlemle zamanaşımı süresinin kesilip yeniden başlayacağı, ayrıca davalı kurum işlemine karşı bu davanın menfi tespit davası olarak görülmesi ve Borçlar Kanunu"nun 66"ncı maddesinde belirtilen zamanaşımı sürelerinin de incelenebilmesine her hangi bir engel bulunmaması karşısında mahkemece yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle zamanaşımı olan 1 yıllık ve 10 yıllık sürelerin her ikisi bakımından irdeleme yapılması” gereğine işaret edilerek, araştırma yapılmak üzere bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.)
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Eldeki davada mahkemece bozmaya uyulmuş ise de verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Dosya arasından, davacı hakkında davalı kurum tarafından 2005/4177 sayı ile icra takibine geçildiği, en son 10.09.2008 tarihinde davalı kurum vekilince adres tespiti yapılması istenildiği, lakin bu tarihten sonra herhangi bir işlemde veya tasarrufta bulunulmadığı, 19.04.2011 tarihli icra takibinin yenilenmesi isteminden sonra da yeni takip numarası üzerinde davacı hakkında ödeme emri tanzimi ile ilk kez 06.05.2011 tarihi itibari ile ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiği, kurum işleminin tespit tarihi olan 17.03.2005 tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 66. maddesine göre, sebepsiz zenginleşmeden dolayı açılacak davanın, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı hususu ile somut olayda davacı Kurumun 17.03.2005 tarihi itibari ile Kurum alacağının belirlenmesinden sonra bir yıl içinde icra takibi yaptığı, yapılan bu takiple birlikte zamanaşımının kesildiği, Borçlar Kanununun 136/2. maddesinde yer alan “Katı, icrai takibattan neşet etmiş ise müruru zaman takibe müteallik her muameleden itibaren yeniden cereyana başlar.” hükmü uyarınca, takiple kesilen zamanaşımı süresinin, adres araştırması için en son 10.09.2008 tarihindeki istemle yeniden kesildiği, ancak 10.09.2008-19.04.2011 arasında takibe yönelik herhangi bir muamelenin yapılmadığı, bu kapsamda davacı hakkında zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu hususu dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, uyulan bozma kararı gereklerine göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 04.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.