3. Hukuk Dairesi 2014/2229 E. , 2014/10591 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2013
NUMARASI : 2013/62-2013/752
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalıya 2006 yılında 146 tane koyun verdiğini, bunların değerinin 28.290,00-TL olduğunun sözleşmeye yazıldığını, bir sonraki hesap dönemin olan 14/09/2007 tarihinde tarafların hesap görmek için bir araya geldiklerini, görülen hesapta 123 iri koyun, 45 tane kuzu sayıldığını ve tekrar davalıya ortak olarak teslim edildiğini, 2008 yılında ise yeniden hesap görülmeye gidildiğinde 82 koyun ve 34 kuzu kaldığının görüldüğü ve müvekkiline ait olan 86 tane koyunun davalı tarafından satıldığını, davalının kendine ait bir tane bile hayvanının mevcut olmadığını, bu koyunların davalı tarafından verilmemesi üzerine, davalı hakkında yapılan icra takibine davalının imzanın kendisine ait olmadığı üzerinde durarak itiraz ettiğini, mahkemede dinletecekleri tanık beyanları ile taraflar arasında yapılan hayvan teslimine ilişkin sözleşmenin doğrulanacağını, hatta davalının icra takibinden sonra da "avukattan icra dosyasını al zararını karşılayacağım" dediğini, imza incelemesi ile imzanın davalıya ait olduğunun anlaşılacağını belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ile %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmadaki beyanında; davayı kabul etmediğini, hakkında yapılan icra takibindeki borç miktarını ve 27/10/2006 tarihinde davacı ile aralarında yapıldığı iddia edilen ortaklık sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını, imza incelenmesi yapılmasını talep ettiğini belirtmiş; bilahare davalı vekili 06.12.2011 tarihli beyan dilekçesi ile "...mutabık kalınan son hesaba göre davacı H.. T.."nin 41 adet koyunu ve 17 adet kuzusunun bulunduğunu, Seyitgazi İcra Müdürlüğünün 2008/352 Esas sayılı dosyasında davacı H.. T.. borçlu olarak yer aldığından 01/12/2008 tarihli haciz işlemi ile 3. şahıs olarak davalı müvekkilinin ahırına gidildiğini, aralarında müvekkili İ.. Y.."a da ait olan tüm küçük baş hayvanların haczedildiğini ve daha sonra da haczedilen küçükbaş hayvanların çoğaldığını, bu davanın davacısı bulunan H.. T.."ye yediemin olarak tüm küçükbaş hayvanların bırakıldığını, daha sonra hayvanların tümünün satıldığını, satıştan gelen para üzerindeki tedbir sebebi ile halen Ziraat Bankası Seyitgazi şubesinde bulunduğunu, Seyitgazi İcra Müdürlüğünün 2008/301 sayılı icra takibindeki küçükbaş hayvan sayısının ve 12.900,00-TL tutarındaki asıl alacağı kabul etmediğini, davacı tarafından istenen icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmadığını, 27/10/2006 tarihli ortaklık sözleşmesine göre mutabık kalınan 2008 tarihli küçük baş hayvan adedinin gözönüne alınarak ayrıca Seyitgazi İcra Müdürlüğünün 2008/352 Esas sayılı dosyası uyarınca yapılmış olan satışın da gözönüne alınarak alacak hesabı yapılması için dosyasının kül halinde bu işlerden anlayan ehil bir kişiye tevdiini ve davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; "davalının, borcunun olmadığını yahut talep edilen kadar borcu olmadığını ispatlayacak herhangi bir delil sunmadığı ve tanık beyanının da olmadığı, taraflar arasında hayvan bakım sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmedeki imzanın borçlu olan davalıya ait olduğunun tespit edilmesi karşısında davacının iddialarını ispatladığı kanaatine varıldığı" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesinin yapıldığı 7. Hukuk Dairesi"nin 20.11.2012 tarih ve E.2012/2272 sayılı kararı ile "...davalının imzasının bulunmasının sadece sözleşmenin geçerliliğine taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğuna delalet eder. Davacının talebi açısından yerel bilirkişi, veteriner ve hesap bilirkişisinden rapor alınarak takip tarihi itibariyle alacağının bulunup bulunmadığının tespiti; adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verildiği" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; celep (mahalli bilirkişi), veteriner hekim ve emekli icra müdüründen oluşan heyetten rapor alınmış, tanzim olunan 08.11.2013 tarihli raporda; "...tüm hayvanların haczedilerek satıldığı, sözleşme ile davalıya teslim edildiği anlaşılan hayvan varlığından geriye hayvan varlığı kalmadığı, dolayısıyla davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine 86 adet koyun bedeli olarak 12.900 TL"nin ve faizi ile birlikte 13.014,51 TL"nin tahsilinin talep etmesinin yerinde olmadığı" belirtilmiş; mahkemece, bu rapor hükme esas alınarak kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir. Zira; bozma ilamında uzman bilirkişilerden rapor alınarak takip tarihi itibariyle davacı alacağının bulunup bulunmadığının tespiti ve adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istenmesine rağmen mahkemece bu konuda yeterli inceleme yapılmadan karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu hükümlerine göre; adi ortaklık sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması şekil şartı olmayıp ispat koşulu yönünden değerlendirme yapılmalıdır. Davacı ve davalının 27.10.2006 tarihli hayvan ortaklık sözleşmesi imzaladıkları sabit olup, yapılan ortaklık sözleşmesi üzerinde bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık taraflar arasında düzenlenen ortaklık sözleşmesine, davalının aykırı davrandığı iddiasına ilişkindir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK"nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, davacı ve davalı tarafa, ortaklığa ne kadar pay koydukları, 2006 ve 2007 yılında koyunların ve semerelerinin nasıl taksim edildiği, dava konusu 86 koyun haricinde davalının koyununun bulunup bulunmadığı, ortaklığın tasfiyesi için bu hususlar açıklattırılmalı, davalı vekilinin beyan dilekçesi ile 01.12.2008 tarihli haciz tutanağındaki davalı beyanı arasındaki çelişkiler giderilmeli ve akabinde Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre takip tarihi itibariyle davacı alacağının bulunup bulunmadığının tespiti ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinin Seyitgazi İcra Müdürlüğünün 2008/352 Esas sayılı dosyası uyarınca yapılmış olan koyunların satış bedeli üzerinden gerçekleştirilmelidir.
Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Hal böyle iken; mahkemece, yukarıda anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ve soruşturma sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.