10. Ceza Dairesi 2012/22369 E. , 2014/1045 K.
"İçtihat Metni"Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık ... hakkında... Çocuk Mahkemesi"nce 17.05.2012 tarihinde 2010/1073 esas ve 2012/299 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 04.10.2012 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece sanığın TCK"nın 191/1, 31/3 maddeleri gereğince 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmolunmuştur.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında;
«Dosya kapsamına göre,
1-19/12/2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191. maddesinde, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi, altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörüldüğü, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, nedenleri tartışılıp, dosya kapsamına uygun, somut, yasal ve yeterli gerekçenin gösterilmesinin gerektiği; ayrıca, aynı maddenin ikinci veya altıncı fıkralarındaki ihtimallerden hangisi tercih edilirse edilsin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde zorunluluk bulunduğu, belirtilen tedbirlerin uygulanması yönünden, mahkemeye takdir hakkı tanınmadığı ve 5237 sayılı Kanun"un 191. maddesinin altıncı fıkrasının uygulanabilmesinin koşulu olarak, aynı fıkranın son cümlesinde öngörülen "Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir." hükmünün, iddianamede belirtilen davaya konu aynı eylem nedeniyle, anılan maddenin ikinci fıkrası uyarınca daha önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmemiş olması gerektiğini ifade ettiği gözetilmeksizin; sanığın, gerçekleştirdiği başka eylemler sebebiyle açılan başka davalar sonucu tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği gerekçesiyle, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasında,
2-Suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının 5237 sayılı Kanun"un 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiği gözetilmemesinde,isabet görülmemiştir » denilerek, belirtilen hükmün bozulması istenmiştir.
A) Sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 191. maddesi uyarınca doğrudan cezaya hükmedilerek, tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamasının kanuna aykırı olduğuna ilişkin kanun yararına bozma isteğinin incelenmesi:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 21.05.2013 tarih ve 2013/280-250 sayılı, aynı tarih 2012/1536 esas, 2013/251 karar sayılı ve 01.10.2013 tarih ve 2013/444-402 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre doğrudan hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun"la değişik TCK"nın 191. maddesinin 2. fıkrasındaki ""karar verebilir"" ve 6. fıkrasının 1. cümlesindeki ""tâbi tutulabilir"" ibareleri dikkate alındığında, sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme, zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve sanığın davranışlarına dayanması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken gerekçe gösterilmiş ise gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığı olağan yasa yolu incelemesinde denetlenebilir ise de, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma isteği üzerine denetlenemez. Ancak Mahkemece seçeneklerden biri tercih edilirken hiç gerekçe gösterilmemiş ise bu durum kanun yararına bozma konusu yapılabilir.
Somut olayda; Mahkemece uyuşturucu madde kullandığı kabul edilen sanık hakkında, hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesinde bir zorunluluk bulunmaması nedeniyle, TCK"nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca doğrudan hapis cezasına hükmolunduğu, bu seçenek uygulanırken “sanık hakkında mahkememizin 2010/974 esas, 2010/282 esas, 2010/279 esas sayılı dosyalarından kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçlarından yargılandığı ve bunlardan dolayı sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verildiği ancak sanığı bir çok defa uyuşturucu madde kullandığı ve yakalandığı ancka buna rağmen sanığın uyuşturucu madde kullanmaya devam ettiği anlaşıldığndan sanık hakkında bunu kullanma alışkanlığı haline getirdiğinden öncelikle tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilmeyip hapis cezası ile mahkumiyetine karar vermek gerekmiştir” biçiminde gerekçe gösterildiği anlaşılmış olup, kanun yararına bozma isteği üzerine bu gerekçenin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından; yerinde görülmeyen (1) numaralı kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE,
B) Sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlere çevrilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma isteğinin incelenmesi:
Somut olayda; Suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının TCK"nın 50/3 uyarınca aynı maddesin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı olup, (2) numaralı kanun yararına bozma talebi bu nedenle yerinde olduğundan; .... Çocuk Mahkemesi"nin 17.05.2012 tarihli 2010/1073 esas, 2012/299 karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak;
Hüküm fıkrasının (2) numaralı paragrafından sonra gelmek üzere aşağıdaki paragrafın EKLENMESİNE:
"Sanığa verilen 1 yıl hapis cezasının, 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin 3. fıkrası yollaması ve aynı maddenin 1. fıkrasının (a) bendi ile TCK"nın 52. maddesi gereğince bir gün hapis cezası karşılığı 20 TL takdir edilerek, sonuç olarak sanığın 7.300 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına,"
Dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine,
17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.