Davacı, murisinin 16.12.1985-14.3.1993 tarihleri arası 1479 sayılı Bağ-Kur sigortalısı olduğu günlerin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 16-12.1985-17.3.1987, 22.8.1988-18.3.1993, 6.12.1993-14.3.1995 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç doğru olmamıştır.
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde yeniden değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 16..12.1985-17.3.1987, 22.8.1988-18.3.1993, 6.12.1993-14.3.1995 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalı olarak tescilinin olmadığı anlaşılmaktadır.
1479 sayılı Bağ-Kur kanununda 506 sayılı Yasa"nın 79/10.maddesine benzer şekilde geçmiş günlerin tesbitine yönelik yasal düzenleme mevcut değildir. Başka bir anlatımla Bağ-Kur Kanunun da açık bir hüküm olmadığından geçmiş hizmetlerin tesbitine olanak yoktur.24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Yasa"nın 47.maddesi ile 1479 sayılı Yasa"ya eklenen Geçici 18.maddede bu kanuna göre sigortalılık nitelikleri taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olan sigortalıların sigortalılıklarının bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olan hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğden itibaren bir yıl içinde ödemede bulundukları taktirde bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
Somut olayda davacının kayıt ve tescilinin bulunmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. 4956 sayılı Yasa ile eklenen geçici 18.maddede ise “yasaya göre sigortalılık niteliği taşıdığı halde 4.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescil yaptırmamış olanların” sigortalılıklarının 4.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağının belirtilmesi karşısında davacının bu tarihten önce tescili bulunmadığından hakkında maddenin ikinci cümlesinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Anılan maddenin ilk cümlesindeki koşullar dikkate alınmaksızın devamında yer alan “ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların” sigortalılıklarının değerlendirileceğine ilişkin hüküm bu olayda uygulanamaz. Daha önce kayıt ve tescili bulunmadığından 4.10.2000 tarihi itibariyle de herhangi tescili olmadığı gibi 4.10.2000 tarihinde tescili ile ilgyili herhangi başvurusunda olmadığından talep edilen sürenin tesbiti gibi bir sonuç 1479 Sayılı Yasaya 4956 sayılı Kanunun 47. maddesi ile eklenen geçici 18.maddesi bütün olarak ele alındığında aykırılık teşkil eder. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.11.2006 gün 2006/21-703-728 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır
Mahkemece istemin reddine karar verilmesi gerekirken bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 17.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.