22. Hukuk Dairesi 2017/19140 E. , 2018/27580 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılardan Sağlık Bakanlığı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili davacı işçinin iş akdini emeklilik nedeni ile sonlandırdığını belirterek kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Bakanlık vekili; zamanaşımı def"inde bulunmuş,alacak iddialarından davalı Bakanlığın sorumlu olmadığını ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... İnşaat Turizm Gıda Tic. Ltd. Şti. vekili; davacının alacaklarından davalının sorumlu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı Sağlık Bakanlığı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır.Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def"i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı def"inde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece hüküm altına alınan yıllık izin ve fazla mesai ücreti alacağına temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru ise de; davacı vekilinin 13.04.2015 tarihinde ıslah dilekçesi sunduğu, davalı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından 17.04.2015 tarihinde süresi içerisinde ıslaha karşı zamanaşımı def"inde bulunulmuştur. Süresinde ve usulüne uygun zamanaşımı def’i karşısında,13.04.2015 ıslah tarihinden 5 yıl geriye doğru fazla çalışma ve ulusal bayram ve genel tatili ücreti alacaklarının ilk dava dilekçesiyle talep edilen tutar hariç olmak üzere zamanaşımına uğramış olduğu dikkate alınmaksızın hüküm kurulması hatalı olup, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
3-Taraflar arasında davacı içinin kullanmadığı yıllık izin ücretine ilişkin ihtilaf bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59.maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde 2011 yılına ait yıllık izinlerini kullandığını, 2010 yılında hiç izin kullanmadığını, 2010 yılı öncesi dönemde ise yıllık izinlerinin çoğunu kullanmadığını belirtmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının 2011 yılına ait yıllık izin hakkından 8 gün, 2009 yılından 1 gün 2010 yılından ise 6 gün yıllık izin kullandığı kabulü ile hesaplama yapılmıştır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2010 yılı için hesaplanan yıllık izin ücreti hesabı doğru ise de ; davacının dava dilekçesindeki talebi de göz önüne alınarak 2011 yılına ait yıllık izinlerini kullandığının kabulü ve mahkemece davanın aydınlatılması ödevi çerçevesinde davacının 2010 yılı öncesi döneme ilişkin beyanı alınarak sonucuna göre yıllık ücretli izin alacağı hesaplanması gerekirken, belirtilen hususlar yerine getirilmeden yazılı şekilde eksik inceleme ile verilmiş olan karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA 17/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.