Davacı F.Y. vekili Av. N.T. ile davalı TTK Genel Müdürlüğü vekili Av. Y. D. aralarındaki tazminat davası hakkında Zonguldak 1. İş Mahkemesinden verilen 22.11.2007 gün ve 894-1129 sayılı kararın bozulmasına ilişkin Dairemizin 26.02.2008 gün ve 1795-2968 sayılı ilamına karşı davacılar tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacılar F.Y.ve arkadaşları ile davalı TTK Genel Müdürlüğü arasında görülen 19.03.2006 tarihinde meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda Zonguldak 1.İş Mahkemesince verilen 22.11.2007 gün ve 2007/894E, 2007/1129K Sayılı hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce; 506 sayılı yasanın 109 maddesindeki prosedüre uygun olarak ölümle meslek hastalığı arasındaki illiyet bağının araştırılmadığından bahisle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ve bu karar üzerine Davacılar vekili dairemiz bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğundan bahisle düzeltilmesini talep etmiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Gerçekten; maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay; bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Gerçekten temyiz incelemesi sonunda yerel mahkeme kararı, 506 sayılı yasanın 109 maddesindeki prosedüre uygun olarak sigortalının ölümü ile meslek hastalığı arasındaki illiyet bağının araştırılmadığından bahisle bozulmuştur.
Ne var ki aynı olay nedeniyle sigortalının eşinin ve çocuklardan birinin açtığı davada, meslek hastalığı sonucu ölüm nedeniyle manevi tazminata karar verildiği ve bu kararın Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleştiği dosya içerisine bozma öncesinde de ekli olduğu anlaşılan Zonguldak1.İş Mahkemesinin 2007/696E ve 2007/931K sayılı dosyasının incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca da ölüm olayının meslek hastalığı sonucu meydana geldiğine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu göz ardı edilerek, yerel mahkeme kararının bu yönün araştırılmasına yönelik olarak bozulmasının maddi yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmakla Dairemizin 26..02.2008 gün 2008/1795 E, 2008/2968K. Sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü;
1-HUMK"nun 427. maddesindeki parasal sınırları değiştiren 5219 sayılı yasanın 2/c maddesi ve HUMK’na 5236 sayılı yasanın 19.maddesi ile eklenen Ek–4.maddeye göre 2007 yılında mahkemelerce verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 1.170.00. YTL.’sini geçmesi gerekir.
İnceleme konusu karar, 22.11.2007 tarihinde verilmiş ve ihtiyari dava arkadaşı olan davacı kardeşler S.Ö. Ve M.T.dan her biri yararına 400,00’er YTL manevi tazminat verilmesine ilişkin hüküm kesin nitelik taşıdığından 1.6.1990 gün ve 1989/3 E. 1990/4 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak anılan davacılar bakımından manevi tazminata yönelik davalının temyiz dilekçesinin kararın kesinlik sınırları içinde kalması nedeniyle reddine,
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 19.03.2006 tarihinde meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacıların manevi tazminat istemlerinin kabulüne karar verilmişse de manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşüldüğü, anlaşılmaktadır.
18.10.2007 Tarihli dava dilekçesinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacılar zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunurken, meslek hastalığı sonucu ölüm olayının meydana gelmesinde sigortalının hiçbir kusurunun olmadığını belirtmiş, giderek davalıların tam kusuruna dayanmışlardır. 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de açıklandığı üzere ölenin müterafik kusurunun varlığı halinde bu durumun hak sahiplerinin manevi tazminatlarının takdirinde göz önünde bulundurulması gerekir. Somut olayda, ölüm olayının kaçınılmazlık sonucu meydana geldiği kabul edilerek sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca ve özellikle, sigortalının kusursuz olduğu belirtilerek dava açılmış olmasına göre, hak sahibi çocukların manevi tazminatlarının kaçınılmazlık olgusunun dikkate alınarak bir miktar indirim yapılmak suretiyle belirlenmesi gerekirken, davacı çocuklar F. ve F. Yararına talep gibi manevi tazminat takdir edilmesi isabetsizdir.
Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, davacının duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 22.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre davacılar F. G. ve F. Y. yararına ayrı ayrı 4.000,00-YTL manevi tazminat yerine 5.000,00-YTL manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinerek yerine;
“1- Davacı çocuklar F. G. Ve F.Y. Yararına ayrı ayrı 4.000,00’er YTL ve kardeşler S. Ö. ve M.T. Yararına ayrı ayrı 400,00’er YTL manevi tazminat olmak üzere toplam 8.800,00-YTL tazminatın ölüm tarihi olan 19.03.2006
tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat talebinin reddine,
2-Alınması gereken 457,20-YTL ilam harcından peşin alınan 148,10-YTL’nin indirimi ile kalan 327,10-YTL ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından başvurma ve peşin harç olmak üzere yapılan toplam 174,30-YTL harç giderinin tahsili ile davacılara verilmesine,
4-Reddedilen ve kabul edilen miktarlar nazara alınarak, davacı tarafça yapılan yargılama giderinden takdiren 17,00-YTL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, avukat ile temsil edilen davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarları üzerinden davacılar F.G. ve F.Y. Yararına ayrı ayrı 480,00’er YTL, S. Ö. ve M.T. yararına ayrı ayrı 450,00’şer YTL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6- Hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre, avukat ile temsil edilen davalı yararına reddedilen manevi tazminat miktarları üzerinden davacılar F. G. ve F.Y.dan ayrı ayrı 450,00ş’er YTL avukatlık ücretinin anılan davacılardan alınarak davalıya verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,02.12.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.