20. Hukuk Dairesi 2018/6685 E. , 2019/2180 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 15/09/2015 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; ... ilçesi, İçerişehir mahallesinde 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda, müvekkillerine ait İçerişehir mahallesi Kaba mevkinde bulunan 6.413,00 m² büyüklüğündeki tarlanın 1.885,01 m²"lik kısmının tapusunun kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle iptali ile 4.527,99 m² olarak 953 ada 22 parsel olarak tapuya kayıt edildiğini, tapu kaydının müvekkillerinin kusuru olmaksızın kısmen veya tamamen kaybedilmesi nedeniyle tapu kayıtlarını tutmakta kusursuz sorumluluğu olan tapu sicil müdürlüğünün tazminat ödemesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinin her biri için 250,00"şer TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL tazminatın tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 16/06/2016 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesi ile; talebini 13428,81 TL"ye yükselterek, tapunun iptalinin kesinleştiği tarihten itibaren faiziyle birlikte tahsili ile müvekkillerine hisseleri oranında ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; açılan davanın kabulü ile, dava konusu ... ilçesi, İçerişehir mahallesi 953 ada 22 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmı sebebi ile 17.06.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 13.428,81 TL tazminatın 1.000,00 TL"sinin tapu kayıtlarının iptalinin kesinleştiği tarih olan 17.08.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, kalan 12.428,81 TL"sinin ise ıslah tarihi olan 16.06.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazine"den tahsili ile tapudaki hisse payları oranında davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından esasa yönelik olarak, davacı tarafından ise ıslah edilen kısma ilişkin faiz başlangıcının da taşınmazın hükmen tesciline ilişkin kadastro mahkemesi ilamının kesinleşme tarihinden olmazsa dava tarihinden başlatılması gerekçesi ile temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından 953 ada 22 parsel sayılı taşınmazın 2008 yılında yapılan kadastro sırasında 12.04.2006 tarih 2 ve 23.03.1987 tarih 11 sıra nolu tapu kayıtları uygulanarak 4527,99 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile davacılar adına tespit edildiği, taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olduğunun beyanlar hanesine işlendiği, tutanağın edinme sebebinde taşınmazın kuzey hududunda 1124,60 m2 kısmının ... gölünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından kadastroya tabi tutulmadığının belirtildiği, tespit maliklerinin taşınmazın tapu kayıtlarının sınırları içinde kaldığı, taşınmazın miktarının eksik yazıldığı gerekçesi ile tespite itiraz ettiği, komisyonca, itiraz konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının itirazcı lehine sınırlandırma ve tespitinin mümkün olmadığı, itirazın yerinde olmadığı gerekçesi ile talebin reddine ve taşınmazın tespitteki gibi tesciline karar verildiği, tespit maliklerinin aynı iddia ile bu
kez süresi içinde kadastro mahkemesine dava açtığı, ... Kadastro Mahkemesinin 22.01.2009 gün 2008/41-18 sayılı kararı ile hakkında tutanak tanzim edilmeyen dava konusu taşınmazla ilgili dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili ... Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, tespit tutanağı ile eki belgelerin onaylı örneklerinin dosyada alıkonularak asıllarının ... Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verildiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin onaması üzerine hükmün 15.06.2010 tarihinde kesinleştiği, sonrasında kadastro müdürlüğünce taşınmazın kadastro tutanağına, askı ilan tarihleri olan 15.07.2008 ila 13.08.2008 tarihleri arasında taşınmaza ilişkin olarak dava açılmamış sayılarak taşınmazın yapılan tespitinin 14.08.2008 tarihi itibariyle kesinleştiğine dair 16.08.2010 günlü şerhin düşüldüğü, belirtilen bu şerhe rağmen taşınmazın tapuya davacılar adına 17.08.2010 tarihinde hükmen tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Davacılar dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı halde bir kısım yerlerin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesi ile kadastro tespitine esas tutulmadığını bildirerek tapu kaydı kapsamında kaldığı halde adlarına tespit edilmeyen taşınmaz yönünden tazminat isteminde bulunmuşlardır.
Dava konusu taşınmaz hakkında açılan kadastro tespitine itiraz davasında mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, hüküm temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş ve kadastro müdürlüğünce kadastro tespit tutanağına, taşınmaza ilişkin yapılan tespitin 14.08.2008 tarihi itibariyle kesinleştiğine dair 16.08.2010 günlü şerh düşülmüş, belirtilen bu şerhe rağmen taşınmaz tapuya davacılar adına 17.08.2010 tarihinde hükmen tescil edilmiş olup kadastro tespitine itiraz dosyasında bu parselin tespitine esas alınan tapu kaydı yöntemince uygulanmak sureti ile kapsamı belirlenmediği gibi eldeki dosyada da dayanak tapu kaydı yöntemince uygulanmamış, dayanak tapu kaydı kapsamında kaldığı halde kıyı kenar çizgisi içinde kalması sebebi ile davacı adına tespit edilmeyen taşınmaz olup olmadığı belirlenmemiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/4. maddesinde "Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları işleme tabi olma niteliğini kaybeder. Bu kayıtlara dayanarak kadastro ve tapu müdürlüklerinde işlem yapılamaz." hükmü gözetildiğinde, tapunun hukuki kıymetini kaybetmeyip, sadece işleme tabi olma özelliğini yitirdiği, başka bir ifadeyle tapu kapsamında ki mülkiyetin yitirilmesi anlamının çıkarılamayacağı açıktır.
Bu durumda, çekişmeli taşınmazın kısmen göl suları altında kaldığından kadastroca tahdit ve tespitinin yapılmamış olduğu, kadastro çalışmaları sırasında davacının dayandığı tapu kaydının tamamen revizyon görmediği ileri sürüldüğüne göre, somut olayda, sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle davacının dayandığı delil durumuna düşen tapu kayıtlarının kapsamlarının ve kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bu nedenle, eldeki davada sorunun çözümlenmesi, davacının dayandığı tapu kaydının nereye ait olduğunun ve sınırlarının tam olarak belirlenmesine, çekişmeli taşınmazın bu kapsam içerisinde kalıp kalmadığının ortaya çıkarılmasına ve kıyı kenar çizgisine göre durumunun saptanmasına bağlıdır.
Ne var ki; mahkemece, bu yeterlilikte bir uygulama yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte tapu müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip, doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi, böylece yanların dayandığı, usulüne uygun
olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan, dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi; gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir. Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Böylece, yapılan uygulamada, dayanılan tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu anlaşılır ise bu durumda daha önce kadastro tespiti nedeniyle revizyon gördüğü parsel miktarlarının da gözetilmesi gerekeceği açıktır.
Öte yandan, çekişmeli taşınmazın tapu kayıtları kapsamında kalmasına karşın, kıyı kenar çizgisi dışında kalan bölümlerinin varlığının belirlenmesi halinde, bu bölümler yönünden, davacıların tescil isteme imkanları bulunduğundan, doğrudan tazminat talep etmelerinin mümkün olmadığının gözetilmesi; kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümler yönünden ise tazminat isteğinin değerlendirilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte merciinden getirtilmesi, dayanak tapuların başka taşınmazlara revizyon görüp görmediğinin araştırılması, bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise bu taşınmazlara ait kadastro tutanakları, tapu kayıtları davalı ise dava dosyaları bu dosya arasına alınmalı, tapu kayıtlarının revizyon gördüğü başka taşınmazlar var ise tapu kapsamı tayin edilirken bu hususun gözönüne alınması, tapu maliklerinin davacılar ile bağlantılarının sağlanması, ondan sonra yukarıda değinilen ilke ve esaslar doğrultusunda, yerinde yeniden keşif yapılması, konularında uzman kişilerden oluşacak bilirkişilere rapor ve kroki düzenlettirilmesi, tüm bu uygulama sonucunda belirlenecek olan hususun, tapu kapsamının çekişmeli bölümleri içerip içermediğinin, içeriyorsa ... Gölü kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesinden ibaret olduğunun gözetilmesi, bu hususların kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tapu kayıtları ilk tesisinden itibaren getirtilip yöntemince uygulanmadan, tazminat kararı verilen kısımların tapu kaydı kapsamında kalmakla beraber kadastro tespitine esas tutulmayan taşınmazlar olup olmadığı saptanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan şekilde yapılacak araştırma ile tapu kaydı kapsamında kaldığı halde davacılar adına tespit edilmeyen taşınmazlar olduğu saptanırsa bu sefer, değerlendirme tarihi olan dava tarihi itibari ile taşınmazların vasfı belirlenmeli, arsa ise emsal metodu ile arazi ise gelir metodu ile taşınmazların değeri belirlenmeli, davacı yanca değerlendirme tarihi itibariyle faiz istenebileceği hususu da nazara alınarak oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/04/2019 günü oy birliği ile karar verildi.