4. Hukuk Dairesi 2012/2264 E. , 2013/1723 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 30/09/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 09/06/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı, davalı ..."ın diğer davalı şirketin sahibi olduğu ..... gazetesinin 14/10/2008 tarihli internet gazetesinde "Bombaları dert etmeyi bırakıp, onları nasıl inkar ettim?" başlıklı köşe yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek, davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemiştir.
Davalılar ise, yazının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığını, davanın haksız olduğunu, basın kurumlarının olayları irdeleyip gerçeği ortaya çıkartmaya çalıştığını, dava konusu yayının tamamen basının haber verme, yorum ve eleştiri yapma özgürlüğü sınırları içerisinde kalarak gerçekleri yazdığını, yazının üslubunda hakaret ve aşağılayıcı tabir kullanılmadığını, kişilik haklarına saldırı oluşturmadığını, yayının gerçek olup kamu yararı amacı taşıdığını, manevi tazminat şartlarının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Yerel mahkemece, 14/11/2008 tarihli yazının içerisindeki başlıklarda, davacının isminin açıkça geçtiği, davacının halen yargılanıyor oluşu, yargılandığı konu ile ilgili olarak kaleme alınan yazıda "inkar şarkıcısı" ..."ın ipliğinin pazara pardon "bombacılığını" mahkemeye çıkardı. .... davasının bir numaralı sanığı ... çapraz sorguda "... bombaları inkar etmeyi ne kadar çok sevdiğini" bir kere daha gösterdi. Ev sahibi ..., ifadesinde "bombalarla dolu olan sandığı askerde komutanı olan, bağlantısını sivil hayatta da sürdürdüğü emekli astsubay ..."dan aldığını" söyleyecekti gibi ibarelerin ve yazı içinde geçen diğer açıklamaların davacının kişilik haklarına ağır bir saldırı olduğu gerekçesiyle istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür
davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu .... gazetesinin 14/10/2008 tarihli internet gazetesinde kaleme alınan "Bombaları dert etmeyi bırakıp, onları nasıl inkar ettim?" başlıklı köşe yazısında .... bir gecekonduda ele geçirilen el bombaları ile ilgili açıklamalara yer verildiği, yazı içeriğinin özel yetkili..... Ağır Ceza Mahkemesince gönderilen davacı ve yazıda ismi geçen diğer kişilerin beyan ve açıklamalarına yer verildiği anlaşılmaktadır. Dava konusu yazıda yer alan açıklamalarda geçen el bombaları kamuoyunda ".... Davası" olarak bilinen davanın iddianamesi ile de dava konusu yapılmıştır. Davacı gecekonduda ele geçirilen el bombaları nedeniyle .... Terör Örgütü üyesi olduğu ileri sürülerek tutuklanmış olup dava konusu yazıda açıkça davacının kişilik haklarına yönelinmemiş, davacı eleştirilmiştir. Bu durumda, güncelliği de bulunan böyle bir iddianın haber konusu edilmesinde ve üzerinde yorumlar yapılmasında hukuka aykırılık yoktur. Yayın içeriğinde yapılan değerlendirmeler sırasında kullanılan sözler olayın gösterdiği özelliklere ve anlatılmak istenen amaca uygundur.
Yerel mahkemece, olay tarihinde beliren görünür duruma uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kalan dava konusu yazının hukuka uygun olduğu gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.