21. Hukuk Dairesi 2006/5223 E. , 2007/2590 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Gaziantep İş Mahkemesi
Tarih : 14.03.2006
No : 789-261
Davacı, 06.05.2003-03.10.2005 tarihleri arasındaki çalışmalarının aralıksız olduğunun tesbitine ve işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Hüküm İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8.maddesi hükmüne göre ise İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir.
Olayda hüküm 31.03.2006 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilmiş, temyiz ise 14.04.2006 tarihinde vukubulunmuştur. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi fazlası ile geçmiştir.
O halde 01.06.1990 tarih ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak davalı şirketin temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir.
2-SSK."nun temyiz itirazlarına gelince;
Dava, davacının davalıya ait işyerinde 06.05.2003-03.12.2005 tarihleri arasında kesintisiz şekilde çalıştığı iddiasına dayalı davalı Kuruma eksik bildirilen çalışmaların tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istek tanık sözlerine dayanılarak kısmen hüküm altına alınmıştır.
Dosyadaki kayit ve belgelerden davalı işverence 01.10.2004 tarihli işe giriş bildirgesi ile davacınn 01.10.2004-31.03.2005 tarihleri arasındaki çalışmalarının tam olarak bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Oysa, ifadeleri hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte çalışan ve kayıtlara geçmiş kişiler olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerde değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Öte yandan tesbiti istenilen süreler çok öncelere ilişkin bulunduğundan tanıkların bu sürelerle ilgili bilgileri bu güne değin eksiksiz olarak hafızalarında korumaları da hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmez.
Yapılacak iş, davanın nitelikçe kamu düzenine ilişkin olduğu gözönünde tutularak davacı ile birlikte çalışan ve varsa SSK prim bordrolarında kayıtlı kişiler veya komşuda benzer işi yapan işverenlerin kayıtlarına geçmiş, SSK’na verilen dönem bordrolarında isimleri yer alan kimselerin tesbit edilerek bilgilerine başvurmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 16.6.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün ve 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2004/21-35-64 E.ve K. 15.10.2003 gün ve 2003/21-634-572 E. K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı SSK. Başkanlığının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı Şirket"e iadesine, 22.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.