
Esas No: 2015/2697
Karar No: 2016/5677
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/2697 Esas 2016/5677 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 17.01.2012 tarihli dilekçe ile; ... ilçesi, ... mahallesinde bulunan 2916 ada 8 parsel sayılı 1.333 m2 yüzölçümündeki arsayı tapu kaydında ipotek şerhi dışında şerh bulunmadan tapu kaydına güvenerek 14/02/2006 tarihinde ..."den satın aldığını, çekişmeli taşınmazın öncesinde ... ve ... Bakanlığı tarafından kamulaştırıldığını, anılan bakanlık tarafından açılan dava üzerine .... Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.1999 gün ve .../... E. - .../... K. sayılı ilâmıyla 2916 ada 8 parselin intifası kamulaştırmayı yapan Bakanlığa ait olmak üzere adına tesciline karar verildiğini, 13.09.1999 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşen ilâmın tapuda infazının yapılmadığını, ... ve ... Bakanlığının ... ada ... parselin beyanlar hanesine konulan 27.04.1994 tarih 94/273 sayılı tedbir kararının ve 06.08.1999 tarih 4118 sayılı İİK"nın 28. madde şerhinin silinmesine dair 03.07.2001 tarihli dilekçe vermesi üzerine mahkemenin 10.07.2001 tarihli yazı ile şerhlerin silinmesine dair tapuya yazı yazdığını, tapu sicil müdürlüğününde 16.07.2001 tarihinde anılan şerhleri terkin ettiğini, yine beyanlar hanesindeki kamulaştırma şerhininde ... ve ... Bakanlığının 18.07.2002 tarihli yazısına istinaden 26.07.2002 tarihinde terkin edildiğini, taşınmazın ..., ... ve ... tarafından 01.09.2005 tarihinde ...’ye satıldığını, onunda 14.02.2006 tarihinde müvekkiline satış yoluyla devrettiğini, bunun üzerine ...nin aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucu ..... Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2010 tarih .../... E. - .../... K. sayılı kararıyla ... ... Mahallesi 2916 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek 07.04.2011 tarihinde kesinleştiğini, 20.06.2011 tarihinde adına tapuya tescil edildiğini, tapu kaydının hatalı tutulması, şerhlerin silinmesi ve tapuda infaz yapılmaması sebebiyle müvekkilinin maddi zarara uğradığını, taşınmazın 20.06.2011 tarihindeki gerçek değeri ile tapu iptali tescil davasında ödemek zorunda kaldığı harç, vekâlet ücreti, yargılama giderleri, tapu masrafları ve emlak vergilerinin de tahsil edilmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 25.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesi istemiyle dava açmıştır. Daha sonra 02.04.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 1.410.372.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, kamulaştırma ile kamu malı niteliğini kazanan taşınmazı edinenlerin TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; zamanında tapu siciline geçirilmeyen mahkeme kararı ve şerhler nedeniyle iktisabı mümkün olmayan taşınmaz için davacının satış bedeli, tapu harç ve masrafları, yargılama giderleri, emlak vergisi ödemek zorunda kaldığı, taşınmazın adına tescil edildiği tarih itibariyle davacının zararının oluştuğu, TMK"nun 1007. maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğu, ..."nin sorumluğunun bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın 20.06.2011 tarihindeki rayiç değerinin 1.333.000,00.-TL, davacının yaptığı masrafların 35.722,00.-TL. olduğu, toplam 1.368.722,00.-TL. zararın bulunduğu, zararla işlem arasında uygun illiyet bağının kurulduğu gerekçesiyle ... aleyhine açılan davanın reddine, aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, 1.368.722,00.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ...den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi, tapunun hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Şöyle ki; dosya içeriği ve toplanan delillerden; 2377 ada 9 sayılı taşınmazın ¼ payının ..., .... ve .... adlarına kayıtlı iken, 775 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinde belirtilen amaçlarda kullanılmak için ... ve ... Bakanlığınca kamulaştırıldığı, bu durum henüz tapuya yansıtılmadan, taşınmazın .... Büyükşehir Belediyesince imar uygulamasına tâbi tutulduğu ve içlerinde çekişmeli 2916 ada 8 sayılı imar parselin de bulunduğu imar parsellerinin oluştuğu, anılan 8 sayılı 1.333 m2 yüzölçümündeki arsa cinsli imar parselinin müstakilen ... ..., ... ... ve ... ... adlarına paylı mülkiyet üzere tescil edildiği; ... ve ... Bakanlığının adı geçenler aleyhine açtığı dava sonucunda ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.1999 gün ve .../... E. - .../... K. sayılı ilâmıyla çekişmeli imar parselinin, intifası kamulaştırmayı yapan Bakanlığa ait olmak üzere adına tesciline karar verildiği ve temyiz edilmeden 13.09.1999 tarihinde kesinleştiği, ... ve ... Bakanlığının 03.07.2001 tarihli dilekçe ile 2916 ada 8 parselin beyanlar hanesine konulan 27.04.1994 tarih 94/273 sayılı tedbir kararının ve 06.08.1999 tarih 4118 sayılı İİK"nın 28. madde şerhinin silinmesine dair dilekçe verdiği, anılan dilekçe üzerine mahkemenin 10.07.2001 tarihli yazı ile şerhlerin silinmesine dair tapuya yazı yazdığı, tapu sicil müdürlüğününde yazıya istinaden 16.07.2001 tarihinde anılan şerhleri terkin ettiği, kesinleşen ilâm henüz infaz edilmeden taşınmazın ..., ... ve ... tarafından 01.09.2005 tarihinde 260.000.-YTL bedelle dava dışı ...’ye satıldığı, ondanda 14.02.2006 tarihinde 440.000.-YTL bedelle satış yoluyla ..."e intikal ettiği, bunun üzerine ...nin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2010 tarih .../... E. - .../... K. sayılı kararıyla ... ... Mahallesi 2916 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapusunun iptali ile adına tesciline, 11.877,03.-TL karar ve ilâm harcının, 15.697.-TL vekâlet ücretinin ve toplam 667,74.-TL yargılama giderinin ..."den alınarak ...ye verilmesine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 07.04.2011 tarihinde kesinleştiği, 20.06.2011 tarihinde adına tapuya tescil edildiği, satış tarihleri itibariyle taşınmazın tapu kaydında 2.000.-TL bedelli 6 ay süreli Bekir Karahan lehine tesis edilen ipotekten başka haciz, tedbir, şerh bulunmadığı, ... ... ve arkadaşlarının 2377 ada 9 sayılı parselin 3394 m2 yüzölçümlü kesiminin kamulaştırılması sebebiyle bedel artırım davası açtıkları, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin .../... E. - .../... K. sayılı ilâmıyla 1.333,94 m2 yüzölçümlü yerin değerinin 2.715.200.- TL olarak belirlendiği, 5. Hukuk Dairesince onararak 12.02.1983 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından, ayın hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
Anılan madde uyarınca Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk niteliğinde olup, tapu siciline bağlı çıkarların ve mal varlığına ilişkin (ayni) hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır.
Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devlet, sicillerdeki yanlış kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlenmektedir. Dayanaksız ya da hukukî duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Bu sorumluluğa ilişkin olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanacak olup, Devlet tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamakta, kusur yalnızca Devletin görevli memura rücu etmesi yönünden önem taşımaktadır. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde (HGK 05.10.1955 gün ve 1955/4-58 E. - 1955/64 K. sayılı; 29.06.1977 gün ve 1977/4-845 E. - 1977/655 K. sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/4-491 E. - 2003/487 K. sayılı; 19.04.2006 gün ve 2006/4-113 E. - 2006/205 K. sayılı; 09.05.2007 gün ve 2007/4-212 E. - 2007/261 K. sayılı kararları) olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür ya da memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de ortaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır (Dr.Lale Sirmen, Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, Ankara, 1976 Sh.63 vd). Bu nedenle sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunluk ta gerekmektedir. Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır.
Somut olaya gelince; ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.1999 gün ve 1994/570E-1999/324K sayılı ilâmıyla çekişmeli taşınmazın, intifası kamulaştırmayı yapan Bakanlığa ait olmak üzere adına tesciline karar verildiği ve temyiz edilmeden 13.9.1999 tarihinde kesinleştiği, ... ve ... Bakanlığının 03.07.2001 tarihli dilekçesi üzerine taşınmazın beyanlar hanesindeki ihtiyati tedbir ve davalı şerhlerinin 16.07.2001 tarihinde sicilden terkin edildiği, kesinleşen ilâm henüz infaz edilmeden ve beyanlar hanesinde 6 ay süreli Bekir Karahan lehine tesis edilen ipotek şerhi dışında şerh bulunmaksızın tapu malikleri ..., ... ve ... tarafından 01.09.2005 tarihinde dava dışı ...’ye satıldığı, ondanda 14.02.2006 tarihinde satış yoluyla davacı ..."e geçtiği, bunun üzerine ...nin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucu ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2010 tarih 2009/189E- 2010/140 sayılı kararıyla ... ... Mahallesi 2916 ada 8 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verildiğinden, tapu kaydına güvenerek taşınmaz iktisap eden davacının iradesi dışında mülkiyetinden çıkan çekişmeli taşınmaza ilişkin yapılan işlemler tapu sicili işlemlerine dahil olduğundan, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu kuşkusuzdur.
Davacının uğradığı gerçek zararın belirlenmesinde, zararın oluştuğu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekir. Davacının zararı, ...2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2010 tarih ve 2009/189 E. - 2010/140 K. sayılı kararının kesinleştiği 04.05.2011 tarihinde oluşmuş olup mahkemece, bu tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmadır. Ne var ki; mahkemece taraflara emsal bildirmek üzere süre verilmemiş, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda da emsal incelemesi yapılmadan çekişmeli taşınmazın ekonomik özelliklerine göre 20.06.2011 tarihindeki gerçek değeri belirlenmiştir.
Tapusu iptal edilen taşınmazın belediye sınırları içinde bulunduğu, belediye hizmetlerinden faydalandığı, arsa niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yönde olduğundan, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece değerlendirme tarihi taşınmazın adına tescil edildiği tarih olarak kabul edilerek emsal incelemesi yapılmadan, belirlenen tazminata göre hüküm kurulması doğru değildir.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 26.01.2005 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerini karşılaştırıldığı rapor alınması, alınan emsal ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 17/05/2016 günü oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.