8. Hukuk Dairesi 2016/4764 E. , 2019/1083 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı 3.kişi vekili, haciz yapılan adresin borçlu şirkete ait olmadığını,haczedilen mallar 3.şahsın elinde bulunmasına rağmen 3.şahsa dava açmak üzere süre verilmesinin hatalı olduğunu, İİK"nin 99. maddesi uyarınca alacaklıya dava açmak üzere süre verilmesi gerektiğini, ayrıca talimat icra dairesinin asıl icra dairesi gibi İİK"nin 97-99 maddelerinin uygulanması ile ilgili olarak değerlendirme yapmasının doğru olmadığını belirterek icra müdürlüğü işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, icra emri tebliğinden sonra borçlunun 25/04/2014 tarihinde adresini değiştirdiği, her iki şirketin temsilcileri ve ortaklarının aynı olduğu, her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu, davacı şirketin fiili olarak borcun doğumundan sonra haciz adresinde faaliyete başladığı, aynı konuda ...... İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/636 Esas, 2015/522 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, bu davanın mükerrer olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK"nin 33. maddesi gereğince, bir davada ileri sürülen olgulara dayalı olarak uyuşmazlığı nitelemek ve yasa maddelerini doğru olarak uygulamak hakimin görevidir. Yani hukuki tavsif hakime aittir.
Mahkemece, davacı 3.kişinin talebi istihkak davası olarak incelenmiş bu hali ile karara bağlanmıştır. Ancak; dava dilekçesindeki anlatımdan ve talep sonucundan uyuşmazlığın, İİK"nin 96, 97. maddelerinin uygulanmasına yönelik şikayet olduğu sabittir. Kaldı ki, 3.kişi dava dilekçesinde, her ne kadar icra memuru tarafından yapılan işlem açıkça kanuna aykırı ise de 3.şahsa dava açmak üzere süre verildiğinden mağdur olmamak için istihkak davası açıldığını da bildirmiştir. Ayrıca, davacı maktu harç yatırarak davayı açmış, Mahkemece uyuşmazlık istihkak olarak nitelendirilmesine karşın harç tamamlatılmamıştır. Öte yandan, 3.kişi de temyiz dilekçesinde ısrarla talebinin şikayet olduğunu dile getirmiştir. Ayrıca, Mahkemece aynı konuda ...... İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/636 Esas, 2015/522 Karar sayılı kararı ile istihkak davasının reddine karar verildiği, bu davanın mükerrer olduğuna kararında yer vermiş ise de, dosya içerisinde yer alan kararın tetkikinde, davanın davacı 3.kişinin temyize konu bu dava ile aynı yerde aynı gün yapılan hacizle ilgili olarak aynı taraflara yönelttiği istihkak davası, temyize konu dosyanın ise şikayet başvurusuna ilişkin olduğu, bu nedenle derdestlik durumunun da söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
İstihkak davası niteliği gereği, şikayet başvurusundan farklı usul ve esasa tabi olduğu gibi uyuşmazlığın şikayet koşullarına göre çözümlenmesi gerekir ki şikayet istemi kabul edilen ve kendisini vekil ile temsil ettiren şikayetçi üçüncü kişi yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi ve harcın da maktu olarak hesaplanması gerekmektedir.
Hal böyle olunca, davanın nitelendirilmesi konusunda hatalı değerlendirme ile usulen açılmış istihkak davası olmadığı halde, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3.kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle İİK"nin 366 ve HUMK"un 428. maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
NE