1. Hukuk Dairesi 2014/10481 E. , 2015/11808 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MENDERES 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/02/2014
NUMARASI : 2013/163-2014/61
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi .........’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı A. K. "nin dava dilekçesinde belirtilen 25 parça taşınmaz ile Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları tereke tespiti davasında tespit olunacak çok sayıda taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla üçüncü kişilere ve davalılara devrettiğini, sattığını, bedellerini diğer iki mirasçıya verdiğini ileri sürerek, tapu iptali ile miras payları oranında tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının verilen kesin süreye rağmen dava dilekçesine ilişkin açıklamada bulunmadığı gerekçesiyle kesin süreden davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava dilekçesinde bildirilen, 265 ada 1 parseldeki 10 ve 12 nolu, 348 ada 13 parseldeki 1,2 ve 3 nolu bağımsız bölümlerin mirasbırakan adına; 263, 1622, 1624, 1527 parseller ile 89 ada 1, 12, 18, 19 ve 20 parsellerin dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu; 349 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar ile 365 ada 1 parseldeki 13 nolu bağımsız bölümün kayıtlarının olmadığı saptanmıştır.
Mahkemece, 16.07.2013 ve 26.11.2013 tarihli oturumlarda dava konusu edilen taşınmazların tapu kayıt bilgilerinin bildirilmesi için davacı tarafa kesin süre verildiği, davacının verilen kesin sürede beyanda bulunmadığı ve mahkemece kesin süre nedeni ile davanın reddine karar verildiği ancak davacı vekilinin gerek dava dilekçesinde, gerekse ara kararları uyarınca sunduğu dilekçede tereke tespiti davasının bekletici mesele yapılmasını istediği görülmektedir.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 90. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanunun 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtilmelidir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını acıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Diğer taraftan, HMK"nin 165. maddesinde "Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir" hükmü yer almaktadır. Tereke tespiti davasının sonucu görülmekte olan eldeki davanın esası yönünden önem arz ettiğinden, anılan davanın eldeki dava bakımından bekletici sorun olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Bu durumda, davacı tarafından açılan terekenin tespitine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi gerekirken aksi düşünceyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.