8. Hukuk Dairesi 2018/16238 E. , 2019/1102 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı alacaklı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkili şirketin borçlu şirketten alacaklı olduğunu, 21.04.2009 tarihinde müvekkili şirketin depo olarak kullandığı adreste gerçekleştirilen haciz esnasında müvekkili şirketin zilyetliğinde bulunan borçlu mallarının haczedildiğini, TMK’nın 950. maddesi uyarınca hapis haklarının mevcut olduğunu öne sürerek mahcuzların rehin hakları ile yükümlü olarak haczedilmiş sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmeştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, üçüncü kişi şirket ile borçlu arasında 21.11.2008 tarihinde satınalma protokolü ve mutabakatnamesi başlıklı sözleşmenin düzenlendiğini, sözleşme gereğince davacı firma tarafından üretilecek ürünlerin borçlu tarafından satın alınacağı, satılıp teslim edilen tüm ürünler üzerinde davacı şirket lehine menkul rehni tesis edildiği, bu protokol kapsamında taraflar arasında saklama sözleşmesi imzalandığı, ancak protokolün 3.2 maddesinde sözü edilen 31.12.2008 tarihine kadar üretilecek ve sipariş edilecek ürünlerin toptan rehninin kararlaştırılmasının hukuken geçerli olmadığı, menkul rehninin kurulabilmesi için öncelikle malın tesliminin gerekli olduğu, davaya konu olan menkullerin borçluya teslim edildiği, ancak saklama sözleşmesi gereğince davacı şirketin deposunda muhafaza edildiği, davacı şirketin, borçlu şirketten alacaklı olduğunun yaptırılan bilirkişi incelemesi ile sabit olduğu gerekçesiyle 500 Adet Nitron HK F 224 PI080200031 seri no"lu ... markalı kombi, 70 adet ... HK F 230 model 080200031 seri no"lu ... markalı kombi, 300 adet ... marka C275 F ... şofben ve 6218 metre muhtelif panel plus radyatör üzerinde davacı lehine toplam 1.114.197,10 TL için rehin hakkı bulunduğunun kabulü ile bu eşyaların davacı lehine rehinle yükümlü olarak haczedilmiş sayılmalarına, bu eşyalar dışında kalan haczedilmiş olan eşyalara yönelik davacının talebinin reddine karar verilmiş,karar davalı alacaklı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.T.C. Anayasasının 141/3 maddesi gereğince, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/1-c maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
Buna göre hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerekir, bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMKya Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasanın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuki düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2010 tarihli ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 tarihli ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 tarihli ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında olduğu gibi birçok kararında da benimsenmiştir.
Nitekim, 07.06.1976 tarihli ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona bağlı bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK"nin 297. (Mülga HUMK"un 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Yine HMK"nin 27. maddesinin (HUMK"un 73.mad) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.Öte yandan, mahkeme kararlarının; taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuki değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Somut olaya gelince; yapılan açıklamalar karşısında temyize konu dava dosyasında Mahkemece eldeki uyuşmazlığa yönelik olarak oluşturulmuş herhangi bir gerekçe bulunmamaktadır. Şöyle ki, davacı üçüncü kişi vekilince yargılamanın devamı esnasında benzer mahiyette bir davanın ... İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/252 Esas sayılı dosyasında sürdüğünün beyan edilmesi üzerine Mahkemece anılan dosya bekletici mesele yapılmış, yargılamanın sonunda ise bekletici mesele yapılan dosyaya ilişkin gerekçeli karar aynen alınarak, eldeki dava yönünden karar oluşturulup gerekçesiz şekilde hüküm kurulmuştur.
O halde, Mahkemece yapılacak iş; taraflarca sunulan tüm delilleri birlikte değerlendirmek, sonucuna göre kabul sebebini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK"nin 297. (Mülga HUMK"un 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik incelemeyle gerekçesiz şekilde hüküm kurulamaz.
2. Bozma neden ve şekline göre, davalı alacaklının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nin 366 ve 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.