9. Hukuk Dairesi 2008/32408 E. , 2010/1126 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Merkezi Hollanda Devleti’nde bulunan ve Türkiye gibi birkaç Avrupa ülkesinde şubesi olan ve Türkiye’deki şube şirketinde Ofis Müdürü olarak çalışan davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, davacının iş akdinin feshedildiği tarihte davalı şirkette 19 kişi çalıştığını, dava şartları oluşmadığından davanın usul yönünden reddi gerektiğini, davacının iş akdinin davranışlarından kaynaklanan geçerli sebebe dayanarak feshedildiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının iş akdinin feshedildiği tarihte davalı işyerinde çalışan sayısı 30 un altında olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirlenir.
Keza yasanın 19. maddesi uyarınca fesih bildiriminin yazılı yapılması ve feshin işçinin davranışı ve verimi ile ilgili geçerli nedenle feshedilmesi halinde fesihten önce işçinin savunmasının alınması zorunluluğu vardır.
Dosya içeriğine göre, davalı ... LDT. Şirketinin Türk Hukuk Mevzuatına göre kurulduğu ve davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte işyerinde 19 işçi çalıştığı, ancak bu şirketin merkez işyerinin Hollanda devletinde bulunduğu, Türkiye dışında Almanya devletinde de şube şirketinin bulunduğu, davacıya Türkiye’deki görevi yanında Almanya’daki ekibi de yönetme görevi verildiği, iş sözleşmesinin yazılı bildirim yapılmadan feshedildiği, davalının savunmasında davacının performans yetersizliği nedeni ile iş sözleşmesini feshettiğini belirttiği, davalının dava açıldıktan sonra unvan değiştirerek, Hollanda Merkezde bulunan şirketin unvanını aldığı ve Türk Hukuk Mevzuatı açısından ... LDT Şirket unvanını aldığı anlaşılmaktadır.
Kısaca “İş Güvencesi Kanunu” olarak adlandırılan 4773 sayılı Kanunda on veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde çalışan işçilerin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması öngörülmüş, daha sonra yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nda bu sayı 30’a çıkarılmış; 18.maddede bir işverenin aynı iş kolunda birden fazla işyeri varsa, işyerinde çalışan işçi sayısının tespitinde bu yerlerdeki toplam işçi sayısının dikkate alınması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre, birden fazla işyeri bulunan bir işverene ait aynı işkolundaki işyerleri bir bütün olarak düşünülmelidir. İş güvencesi hükümleri kapsamına girecek işyerlerinin belli sayıda işçi çalışması koşuluna tabi tutulması kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere küçük işyerlerinin korunması düşüncesinden kaynaklanmaktadır. 158 sayılı ILO sözleşmesinde, işçilerin özel istihdam şartları bakımından veya istihdam eden işletmenin büyüklüğü veya niteliği açısından esaslı sorunlar bulunan durumlarda, işçilerden bir kısmının iş güvencesinin tamamı veya bir kısım hükümlerinin kapsamı dışında tutulabileceği öngörülmesine rağmen, kanun koyucu tarafından yurt dışında aynı iş kolundaki işyerlerinde çalışan işçilerin dikkate alınmayacağı yönünde açık bir düzenleme yapılmamış olması anlamlıdır. Başka bir anlatımla, aynı iş kolundaki işyerlerinin sadece ülke sınırları çerçevesinde değerlendirileceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Kaldı ki uluslar arası çalışan ve bir çok ülkede işyeri açan bir kuruluşun, açtığı işyerini bulunduğu ülke mevzuatına göre kurması ve bu şubenin ayrı bir tüzel kişilik alması, aynı işkolunda bir çok işyeri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Özellikle yasanın büyük ölçekli işverenleri esas aldığı dikkate alındığında, Uluslar arası çalışan ve Türkiye’de şubesi bulunan bir şirketin, bu şubede çalışan işçisini, Türkiye’deki işyerinde çalışan işçi sayısının 30 işçiden az olduğu gerekçesi ile iş güvencesinden yoksun bırakılması yasanın gerekçesine ve ölçülülük ilkesine uygun düşmez.
Yukarda açıklanan somut ve hukuki olgulara göre işçi lehine hareket edilmeli ve aynı iş kolunda yurt dışında başka işyerleri olduğu açık ve kesin olan davalı işverene ait tüm işyerleri dikkate alınarak 30 işçi sayısı belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.