Davacılar murisinin, davalılardan işverene ait işyerinde 25.08.2000-14.11.2000 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacıların murisi olan E. K.’nın davalı şirkete ait iş yerinde 25.08.2000-14.11.2000 tarihleri arasında çalıştığının tesbiti ve 03.06.2004 tarihli harçlandırılmamış ıslah dilekçesi ile 15.11.2000 tarihinde sigortalının ölümü ile sonuçlanan olay nedeni ile mirasçılarına iş kazası sigortası kolundan aylık bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, istek tanık sözlerine dayanılarak E. K.’nın 05.09.2000-14.11.2000 tarihleri arasında H. B.T.İmalat Sanayi Ticaret Limited Şirketi işyerinde işçi olarak çalıştığının ve iş kazası sonucu öldüğünün tesbiti ile S.K. ve C. K.’nın ölüm aylığı bağlanması talebinin reddine karar verilmiş, ayrıca sigortalının kardeşleri olan davacıların davasının sıfat yokluğu nedeni ile, davalılar H. Ç. ve R. Ç.’e yönelik davanın ise husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Yapılan incelemede davacıların murisi olan E. K.’nın davalı şirkete ait tuğla fabrikası iş yerinde çalıştığı sırada mesai bitiminde park halinde bulunan traktöre izinsiz olarak binerek kullandığı sırada traktörün devrilmesi sonucu öldüğü, SSK. müfettişince yapılan tahkikat sonucunda olayın iş kazası olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
HUMK.’nun 83. ve devam maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya istem sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır. İnceleme konusu olan bu olayda ölüm aylığı bağlanması talebine ilişkin dilekçenin harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Dilekçenin bu haliyle bir ek dava dilekçesi olarak kabulü dahi mümkün değildir. Islahta dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece “ davacıların ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin ıslah isteminin reddine” şeklinde karar verilmesi gerekirken sigortalının ölümü nedeniyle iş kazası sigorta kolundan mirasçılara aylık bağlanmasına ilişkin olarak açılmış bir dava olmadığı halde “davacılar S. K. ve C. K.’nın gelir bağlama talebinin reddine karar verilmesi ” şeklinde hüküm kurularak söz konusu ıslaha değer verilmesi doğru bulunmamıştır.
Diğer yandan, HUMK 83 ve devamı maddeleri uyarınca, ıslah talep edenden harç alınmadan ıslah konusu talebin esası hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı gibi, 06.08.2003 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 4958 sayılı yasanın 25 maddesi ile değiştirilen 506 sayılı yasanın 24 maddesi göz önünde tutularak, “..sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylık hariç olmak üzere buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almayan ana ve babasına gelir olarak verilir.” kuralının Yasa"nın yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için uygulanması gerektiği gözardı edilerek murisin ana ve babasının geçimlerini sağlamadığı gerekçesi ile yasanın değişiklik öncesi hükmü gözetilerek karar verilmesi de mahkemenin kabulüne göre yanlış olmuştur. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005-10-183 E.,2005/241 K. sayılı 06.04.2005 günlü kararında da vurgulanmıştır. Ayrıca davalı kurum müfettişi tarafından düzenlenen 18.01.2001 tarihli rapor ile olayın iş kazası olduğunun tesbit edilmesi ve zararlandırıcı sigorta olayının kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi karşısında, olayın iş kazası olduğunun tesbiti isteminin hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken tesbit kararı verilmesi de isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ile davalı işverenlere iadesine, 09.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.