14. Hukuk Dairesi 2015/3085 E. , 2015/3293 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.02.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 11.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, paydaşı olduğu 3184 ada 8 ve 3183 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda, davalının diğer paydaşlardan 18.01.2012 tarihinde satın aldığı payların iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazlardaki paydaşlığın imar uygulaması ile oluştuğunu ve fiili kullanım şeklinin 40 yıldır aynı olduğunu, taşınmazların eylemli olarak taksim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK"nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK"nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince; dava konusu 3184 ada 8 ve 3183 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 12.07.1993 tarihinde 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi hükmü uyarınca yapılan imar uygulaması sonucu oluştukları, davalının dava konusu payları 18.01.2012 tarihinde satın aldığı; mahkemece yapılan keşifte dinlenilen taraf tanıklarının, imar düzenlemesinden önceki kadastral parsellerde müşterek mülkiyetin sözkonusu olmadığını ve fiili kullanım durumunun 20-35 yıldır aynı şekilde sürdürüldüğünü, sınırların değişmediğini beyan ettikleri; düzenlenen fen bilirkişi rapor ve krokisinde de, 3184 ada 8 sayılı imar parselinde tarafların kullandıkları yerlerin açıklanıp, gösterildiği; 3283 ada 1 sayılı imar parselinde ise davalının kullanımında olan bölüm bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre 3184 ada 8 parsel sayılı taşınmaz bakımından eylemli paylaşma olgusunun gerçekleştiği anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-3183 ada 1 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise; 12.07.1993 tarihinde imar parselleri oluştuktan sonra anılan imar parselinde 18.01.2012 tarihinde pay satımı gerçekleştiğine göre, imar uygulaması öncesi kadastral parsellerdeki fiili kullanım durumunun sonuca etkili olmadığı ve eylemli paylaşmanın varlığının imar parselleri bazında değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır. O halde, 3183 ada 1 sayılı imar parselinde davalının ve bayiinin kullandığı yerin (bölümün) bulunmadığı dosya kapsamıyla sabit olup, fiili taksimden söz edilemeyeceği açıktır. Öyleyse, 3183 ada 1 parsel sayılı taşınmaz bakımından dava konusu payın satış bedeli ile ödenmesi zorunlu harç ve masrafların toplamından ibaret olan önalım bedeli depo ettirilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere aksi yönde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı nedenle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.