Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 45.915.00 YTL "nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan S.T.F.A. A.Ş. G. A.Ş. vekillerince istenilmesi ve G. A.Ş. vekillerince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19.12.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan G.A.Ş. vekili Avukat G.G.İ. ile karşı taraf vekili Avukat T.K. ve U.B. geldiler . Diğer davalılar ile ihbar olunan adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek BIRIKILAN GÜNDE Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü, ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, temyiz eden davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava zararlandırıcı sigorta olayı sonucu % 67 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi ve manevi tazminat isteminin, kısmen kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonucun maddi tazminatın belirlenmesi bakımından hatalı olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacının sürekli iş göremezlik nedeniyle başkasının yardımına muhtaç olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda davacıda belirlenen sürekli iş göremezlik nedeniyle, 506 sayılı Yasa"nın 19.maddesine göre düzenlenen SSK Gelir Bağlama Kararında davacının bakıma muhtaç olmadığı, gene dosya da bulunan 506 sayılı yasanın 54.maddesine göre aylık bağlanmasına ilişkin SSK Gelir Bağlama Kararında ise davacının bakıma muhtaç olduğu belirtilmiştir. Mahkemece S.S.K kararları arasındaki bu çelişki giderilip davacının başkasının bakıma muhtaç olduğu kesin olarak belirlenmeden, maddi zarar hesabında bakıcı giderinin dikkate alınması usul ve yasaya aykırıdır.
Kaldı ki sigortalıya iş kazası kolundan gelir bağlanırken bakıma muhtaç olmadığı kabul edildiği için peşin sermaye değerinin %50 artırımlı hesaplanmadığı da ortadadır.
Diğer yandan davacı 07.06.2001 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş ve saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakları ile ilgili olarak 14.04.2005 tarihinde maddi tazminata ilişkin talebini ıslah yoluyla artırarak 19.415,97 YTL’na çıkarmıştır. Uyuşmazlık ıslah dilekçesinde faiz talebi olmayan davacının dava dilekçesindeki faiz talebi dikkate alınarak ıslah dilekçesi ile talep ettiği maddi tazminat alacağına olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
HUMK 83 ve ardından gelen maddelerde düzenlenmiş olan ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan bir yöntem olup, iddia ile savunmanın genişletilmesi yasağının da bir istisnasıdır.
HUMK. nun 87. maddesinin “Müddei ıslah suretiyle müddeabbihi tezyit edemez.” şeklindeki son cümlesi, Anayasa Mahkemesi’nin 07.11.2001 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 20.07.1999 tarihli kararıyla iptal edilmiş ve böylece, davada istem sonucunun kısmî ıslah yoluyla artırılması usulen olanaklı hale gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mevcut (Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonraki) yasal durum itibariyle, kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür.
Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması da usulen olanaklıdır.
Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür.
Bu haliyle kısmî ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmî ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir.
Kısmî ıslah yoluyla müddeabbihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan; kısmi davadaki ıslah ile, bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir ve beklenir. Hal böyle olunca da ıslah isteminde davacının faiz talep etmediği göz ardı edilerek ıslah ile arttırılan bölümü de kapsar biçimde hüküm altına alınan maddi tazminatın tamamı için faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/9-809E, 2002/802K ve gerekir. 2004/4-200E, 2004/227K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar G. inş. ve Tic.Ltd.Şti. ile S. İnş. AŞ. Vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılardan G. A.Ş yararına takdir edilen 500.00 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 24/04/2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.