8. Hukuk Dairesi 2018/16329 E. , 2019/1144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İtirazın Kaldırılması Ve Tahliye
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı 01.07.2009 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 19.01.2016 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile 15.01.2013 – 15.01.2016 tarihleri arası kira alacağı ve işlemiş faizinden 28.12.2015 tarihinde yapılan 70.000,00 TL tutarındaki tahsilat düşülmek suretiyle 36.153,55 TL’nin tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçlu şirkete 21.01.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu şirket 26.01.2016 tarihli itiraz dilekçesinde, ödeme emrinde hangi ayların ne kadar kira bedeli olduğunun açık olmadığını, kira sözleşmesine konu borç 70.000 TL olarak ödenmekle, alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcunun kalmadığını, hangi aylara ne kadarlık kira ile kendilerine böyle bir borcun tahakkuk ettirildiğinin belli olmadığını ileri sürerek alacak miktarına, faizine, faiz oranına ve ferilerine itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
Mahkemece verilen ilk kararında, takibe esas kira sözleşmesinde kira borcunun 2.000,00.TL olduğunun yazılı olduğu, taraflar arasında kira artış oranına ilişkin anlaşmanın olmadığı, aylık 2.000,00-TL"den hesap edilen kira borcunun toplam 70.000,00-TL olduğu ve bu miktarın 18/01/2016 tarihi olan takip tarihinden önce 28/12/2015 tarihinde yatırıldığının davacı tarafından takip talebinde dahi kabul edildiği, dolayısıyla takibin aslında taraflar arasında anlaşma bulunmayan kira farkı alacağının tahsiline yönelik olduğu, kira farkı alacağının takibe konu edilebilmesi için tespite ilişkin mahkeme kararının kesinleşmiş olmasının gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 19.02.2018 tarih ve 2017/4651 E. – 2018/2383 .... sayılı ilamı ile, “Taraflar arasında düzenlenen ve takibe dayanak yapılan 01.07.2009 başlangıç tarihli, bir yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu yazılı sözleşmenin özel hükümlerinin 6. maddesinde kararlaştırılan "Kiracı kontrat bitiminde kira bedelini TEFE-TÜFE ortalamasına göre arttırmayı şimdiden kabul ve taahhüt eder.” koşulu geçerli olup, tarafları bağlar. Sözleşmenin bu hükmü gereğince davalı kiracının kira parasını
her yenilenen kira yılında sözleşmedeki artış oranına uygun şekilde artırarak ödemesi gerekir. Bu durumda İcra hakimince sözleşmede belirlenen artış oranına göre her yıl için talep edilebilecek kira bedeli ve farklarının belirlenmesi, bu hususta gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ve eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yeniden yapılan yargılamada bilirkişi raporu alınmış olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, öncelikle sözleşmedeki artış şartı olan TÜFE-ÜFE 12 aylık ortalamasına göre 2009 yılından 2016 yılına kadar olması gereken kira miktarı tespit edilmiş ve buna göre 2010 yılından 2016 yılı Ocak ayına kadarki artış farkları ve ödenmeyen kira bedelleri 93.716,82 TL, işlemiş faizi 14.855,98 TL olarak hesap edilmiş olup, 28.12.2015 tarihinde ödenen 70.000 TL’nin düşümü ile bakiye borç 38.162,93 TL olarak hesap edilmiştir. Mahkemece, 24/10/2018 tarihli bilirkişi raporu bozma ilamı doğrultusunda dosya kapsamına uygun, denetlenebilir nitelikte bulunup itibar edilerek karara dayanak kılınmış ve uzman bilirkişi raporu doğrultusunda davalı borçlunun davacıya takibe konu edilen alacak kadar kira borcunun bulunduğu, borçlunun bu borcu ödediğine ilişkin yasanın aradığı nitelikte bir delil ibraz etmediği anlaşıldığından davacının davasının kabulüne, davalının itirazının kaldırılmasına ve kiralanandan tahliyesine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkindir.
Takipte dayanılan ve karara esas alınan 01.07.2009 başlangıç tarihli 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinin özel şartlar 6. maddesi ile “Kiracı kontrat bitiminde kira bedelini TEFE-TÜFE ortalamasına göre artırmayı şimdiden kabul ve taahhüt eder” düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı alacaklı 19.01.2016 tarihinde başlattığı icra takibi ile 15.01.2013 – 15.01.2016 tarihleri arası kira alacağı ve işlemiş faiz miktarından 28.12.2015 tarihinde yapılan 70.000 TL tutarındaki tahsilatın düşülmek suretiyle toplam 36.153,55 TL’nin tahsilini talep etmiştir. Ancak bilirkişi raporunda asıl alacak miktarı belirlenirken davacının icra takibinde talep ettiği 15.01.2013 – 15.01.2016 tarihleri arası kira alacağı yanında takibe konu edilmeyen 15.01.2010 – 15.12.2012 tarihleri arasındaki kira farkı alacağı da hesaplamaya dahil edilmiştir. 6100 sayılı HMK.26/1. maddesine göre "Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." Mahkemece, takip talepnamesindeki alacak kalemleri ve alacak tutarları yönünden talep aşılmaksızın inceleme yapılarak, alacak miktarları yönünden hüküm kurmaya elverişli rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.un 428.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, taraflarca İİK"nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 07.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.